7 Mayıs 2016 Cumartesi

Davutoğlu

Konuşalım.

Ülke siyasetini, Ak partinin geleceğini, Sayın Başbakanın gidişinin ardındaki teorileri konuşalım.

Tezler ve anti-tezler gelişsin. Fikirler değişsin. Ezberlerimizi farklı bir üslupla yenilerken farklı bir şeyler söylüyormuşuz gibi bir moda girelim. Birileri Ak parti yıkılıyor desin, birileri Hoca’ya üzülsün, birileri suçlu arasın.

Lakin şunu da lütfen gözden kaçırmayalım!

Sayın Davutoğlu eğer gözden çıkarıldıysa, bunun olası sonuçları herhalde göz önüne alınmıştır. Bu karar çoğunluk itibariyle iç siyasi bir meseledir. Yoksa KK’nın basit siyasi puan arayışında olduğu gibi Milli İradeye bir saygısızlık falan değildir.

Ve eğer Davutoğlu gidişini vefa ve saygınlık içinde gerçekleştiriyorsa, asıl düşünülmesi gerekenlerin başında bu da gelmektedir.

Ne oldu da?(mış)

Ne olduysa oldu? 

İki tercih bir yerde birleşmiş.

Şimdi bu ayrılık muhalefetin oyunu arttırır mı? Tabi ki arttırmaz. Türkiye’de sağ siyasi güç zayıflar mı? Kesinlikle zayıflamaz.  Yani ne muhalefet ne de muhalefet doktirinleri bu durumdan olumlu etkilenir.

Çok değil. Herkes biraz sabrederse 22 Mayıs’ta sonucu görür. Sonrasında ise ilk önüne gelen seçimde kararını verir.

Asıl gözden kaçan ise çok farklı bir durum;

Türkiye’de siyasi kırılmalar ve değişimler Ak partinin ilk dönemiyle zaten değişmişti. Yani: eski-siyaset tarzı ile yeni-siyaset (Ak parti öncesi ve sonrası çok farklıydı.) Seçmen güncel parti arıyordu. Seçmen tartışmayan particilik istiyordu. Seçmen tüketim ekonomisini bir şekilde yorumlayan bir parti arıyordu. Seçmen empati kuran ve kendisinin dikkate alındığı bir siyasal yapı arıyordu. Bunu Ak parti gördü(görmüştü). Ne kadar uyguladı veya uygulamadı tartışılır. Ama böyle olduğunu insanlara anlattı. Ev ev gezmelerden, mitinglerde geliştirilen söylemlere; halka birlikte çektirilen resimlerden, sağlık hizmetlerine kadar bu insanlara gösterilmek istendi.

Muhalefetin ise böyle bir dünyası hiç olmadı. Halen daha yoktur. Öncelikle buna muhalif taban da hazır değil çünkü halen daha 80 öncesi reflekslerle tartışmalara giriyor. Kızıyor, dinlemek istemiyor. Kemalizm diyor, rejim kaygısı falan yaşıyor. Yani maalesef, iktidarın söylemleri ile muhalefetin uygulamaları arasında aslında büyük bir zaman/zamanlama farkı var. İşte bu nedenle muhalefet bugün Ak partinin iç meselesine girmiş durumdadır. Oysa kendi haline bakmalıydı. İşin gerçeği de zaten hep muhalefette kalma nedeni de bu zamanlama farkıdır. 

Muhalefet kendi haline bakar mı? Bakmaz. 

Biz kendi halimize bakalım. Dua edelim, çalışalım, düşünelim. Ak parti veya başkası da olsa asıl mesele kendi üretimimizdir. Okuduklarımız, yazdıklarımız, düşündüklerimiz ve kazandıklarımızdır. 

Bu arada Sayın Davutoğlu çok iyi bir Başbakandı. Gerek kendi yüzü, gerekse eşi bunu zaten fazlasıyla gösteriyor. Allah razı olsun. Türkiye son 70 yılının en iyi 3 Başbakanından birisini görmüş oldu.

Her neyse… 2016 benim için tevekkül yılı olacak inş. Bu sene siyaset çok az olacak.

Siyaset yazdık ama inanın içimden gelmiyor.

Ne Ak partiyi ne de muhalefeti eleştirecek sözler biter. Siyaset konuşmak ancak paralı gazetecilerin işi olmalıdır. Çünkü bu iş onlardan başkasına çene yorgunluğundan başka bir şey kazandırmaz. Malum bu iş bugün (siyaset yazarlığı) kendi başına bir hizmet sektörüdür. 

ve lütfen unutmayalım!!!! siyaset asla dostlarla kötü olmaya değmez. 


Selam ile   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...