5 Ocak 2016 Salı

BU VEBAL KİMİN? (2)



Nezaketten, görgüden, doğru iletişimden, akademik mefkûreden yoksun şahısları idarecilikle ödüllendirirseniz, ortaya ‘geriye gidişten’ başka bir şey çıkmaz.

Haksızlığın seni, beni yoktur. Hele eğitim gibi yüzlerce insanın geleceğini, karakterini ve her türlü kişisel gelişimini etkileyen kurumların bu tür konularda fazlasıyla hassasiyet göstermesi gerekiyor. Sorunları kesinlikle yok sayamayız. Eğitime gönül vermiş ve farklı platformlarda eğitim için uğraşanların bu tür insan kıyımlarına ivedilikle engel olması gerekiyor. Özellikle de demokratikleşme, insan hakları ve sosyal adalet gibi konularda çok emek sarf edildiği bu zamanda bunun aksine davranışlara müsaade etmek bu ülkenin geleceğine yapılmış bir ihanettir.

Çalışanlar başarı için fikirler üretip aksiyona mı geçecek yoksa şantaj ve tehdit korkusu mu yaşayacak?

Kameralar kişilerin hatalarını bulmak için taciz aracı olarak mı kullanılacak?

Üniversite mezunu, mesleğinde belirli başarılara imza atmış insanlar gönül rahatlığı ile kurumlarına gelip gidemeyecek mi?

Kurumların odaları ülke menfaatine yönelik çalışmaların konuşulduğu yerler mi olacak yoksa baskı odaları olarak mı kullanılacak?   (28 Şubatta olduğu gibi….)

Başarılı ve seçilmiş  gençleri, tecrübeli insanları böyle bir yanlışlığa kurban etmek reva mıdır?

Değildir. Değilse, kısa vadeli hesap ve kaygılardan adam akıllı sıyrılıp hak ve hakikatı mağdur insanlara teslim edelim. Kılıcınızı görelim.

15-20 yıl önce yaşanan kişisel mağduriyetlerin şimdi yaşanması, yaşatılması ve yaşatılmasına göz yumulması, zamana yayılması bu insanlara zulümdür.

Yoksa birileri çıkar ve “sizin hak ve adaletten anladığınız bu mu?” der.

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...