1 Temmuz 2015 Çarşamba

Başkaldırı 6


Evlerimizdeki ve işyerlerimizdeki eşyaların birçoğu yabancı mallardan oluşuyor. Giysilerimiz, araçlarımız, fast-food tarzı ürünler, içecekler, kozmetik ürünleri ve aklımıza gelen her türlü madde  kendi üretimlerimiz değil.

İzlediğimiz programlar, okuduğumuz kitapların bir kısmı ve popüler kültüre ait ne varsa çoğu yabancı üretimi olarak karşımıza çıkıyor.  

Ev ve şehir mimarilerimiz, kullandığımız kelimeler, eğlence tarzlarımız bize ait değil.

Yabancı ürünlerinin hayatlarımıza bu kadar yoğun bir şekilde girdiği bu ortamda yerli bir düşünce sistemine sahip olmamız çok zor ve ne yazık ki imkansız görünüyor.

Tarihimizi müzelerde aramaya başladık. Değerlerimizi ‘bir zamanlar…’ cümleleriyle anıyoruz.  

Toplum olarak kendi içimizde medeniyet çatışması yaşıyoruz. Kütüphane de bize uzak, cami de uzak. 

Osmanlı da uzak, Cumhuriyet de uzak. Doğu-Türkistan da bize uzak, Balkanlar da uzak.  


Bu uzaklıktan dolayı katledilen soydaşlarımızın, din kardeşlerimizin acılarını günlük haberler gibi izliyoruz. 

Yememiz, içmemiz ve hayat tarzımız bu büyük acılardan etkilenmiyor. İştahımız bu uzaklıktan dolayı kaçmıyor. ‘Survivor’(hayatta kalma) algısı ile yaşıyoruz.

Öncelikle dua, hemen ardından çalışma ile kendimize dönmeliyiz. Günlük en azından 15-20 dakikalık okuma saatlerimiz olmalıdır. Bu tür çalışmalar Devlet politikasına dönüşmelidir.

Umutluyum. Önce kendimiz yaparsak, inşallah güzel sonuçlar elde edeceğiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...