28 Nisan 2013 Pazar

GERÇEĞİ YAŞAYANLAR 1 (TURGAY URGUR)


 

Said Nursi’nin hutuvat-ı sitte isimi eseri düşmana karşı gür sedalı haykırıştır. İngiliz istilasına karşı can pahasına boyun eğmemektir. Aynı eser, içerisinde bulundurduğu bazı cümleler itibariyle de çok özeldir. Şeytanın tehlikeli vesveselerinden bahsedilirken aynı zamanda insanların kendi ahmaklığından( humk), mal ve mevki hırsından (hırs-ı cah) ve [benim için en ilginçlerinden birisi olan] taassuptan da bahsedilir. Bu tehlikeli vesveselerin siyasete alet edildiğinden dem vurulur.

Yine Said Nursi’nin Avusturya boykotunda; Kürt hamalları telkine daveti ama bunun yanında yerli malı kullanılması konusundaki ısrarı, sivil ve bilinçli tepki adına çok önemlidir.

Said Nursi, Abdulhamit’in dindarlığından hoşnut ama İslami referansları kullanmasından ise şikâyetçidir. Muhafazakâr kesimin Abdülhamit tasavvuru bu minvalde sekteye uğrar. Alev Alatlı’nın bir söyleşide “İslami referanslar Abdülhamit’i bile kurtarmadı. Kimi kurtaracak ki?” şeklindeki ifadesi konuyu daha da güncelleştirmiştir. 

Sokrates, “halkı kötülüğe ve dinsizliğe teşvik ediyor.” diye idama mahkûm edilir. Savunmasında doğru bildiklerini söylemeye devam eder. Arkadaşları onu idamdan önce kaçırmaya teşebbüs eder ama o kabul etmez. Doğruları adına ölmek ister. Bilgeliği ve bildiklerini söylemesi başına bela olmuştur lakin ölümü isteme şekli bile kendi başına bir bilgeliktir.

 Atina’daki zengin giyimli sofistlere benzemezdi. İnsanların düşüncelerini amansızca tenkit ederdi. Potidaia savaşında cesur bir şekilde savaşması ise onun yurttaşlığına başka bir delildi. Kişiliği günlük olaylara göre değişmezdi. Atinalılara sorular sorar ve gençlerin düşünmeden, sorgulamadan kendilerini geliştirmeyeceğine inanırdı. Demagojik konuşmalarla öne sürülen fikirlerden ziyade insanın kendisinin geliştirdiği fikirlerin önemli olduğunu anlatamaya çalışırdı.  

Henry Thoreau kelle vergisini ödememek için hapse girdi çünkü köleliğe ve Meksika-Amerika savaşına   karşıydı. Hapisten sonra ‘yönetimde bireyin hakları ve görevleri konulu’ dersler verdi. Hiç şüphesiz ‘sivil itaatsizliğin’ en büyük liderlerindendi.  Lüks ve rahatın insanın gelişimin önünde engel olduğunu düşünüyordu. Ölü Ozanlar Derneği filminde de geçen ifadesi ile “orman gitmişti çünkü bilinçli yaşamak istiyordu.” Doğa ve kültürün birlikteliğinden yanaydı. Belki de ona göre, devletin vergi alması için çok geçerli nedenleri olmalıydı.

·                           *                        *  

GERÇEĞİ YAŞAYANLARIN hayatlarının; bu gün ‘sanalı’ ve ‘sandıklarını’ yaşayanlara veya yaşadıklarını sananlara DOKUNAN yerleri mutlaka vardır.

(Devam edecek….)

Turgay Urgur   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...