6 Şubat 2013 Çarşamba

SANDUKÇANIN KİLİDİ 2


 

Bayılmışım.

Kendime geldiğim zaman ile düştüğüm zamanın arası hiç yoktu,

Önce kapının anahtarına baktım,

Kimse yanıma gelmemeliydi,

Ama kimse.

Bu zavallı halimi görmemeliydi.

 

Duvardaki saate, karşımdaki resme baktım,

Örtü de yere düşmüştü.

Ellerim titriyordu,

Çaresizlik her yanımı sarmıştı.

 

İlk olarak sandukçaya uzandım,

Bozuk olan kilit kırılmış,

Yerinden çıkmıştı.

Onu bir kenara koydum.

Her gece dokunduğum gibi kapağına yine dokundum,

“Olamaz! İyiydim ben böyle, olamaz.” dedim.

Kimse duymadı,

Ama kimse.

 

Hüzün, nefret, özlem, kin ve aşk;

Hepsi bir yerde nasıl olur anne!

Bu ne zalim çelişki!

Tükendiğim yetmedi mi?

Bu ne ıstırap anne?

 

Yıllarca avunuyordum, avutuyordum kendimi.

Ya şimdi!

 

O ilk gün gözümün önüne geldi.

Dün gibi. Aynı heyecan, aynı umut yüreğime geldi.

Anne duy ne olursun….

 Korktuğum ne varsa hep başıma geldi.

Nasıl unutabilirim ki? “O ilk zarfı.”

Ve 7 yıl 365 günün her günü yazılmış,

Hepsi şimdi benimle yerdeydi.

Aralarında resimlerin, kuru yapraklar,

Nazar boncukların yerdeydi.

 

Çocukça elim gitti.

Usulca.

Açtım. O ilk zarfı.

 

Okudum. Yüreğim titredi.
(devam edecek)
T.urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...