4 Şubat 2012 Cumartesi

Özgüven

"Dindar ve muhafazakar bir nesilin yetişmesi.” benim için bir utanma veya rahatsızlık duyma vesilesi değildir. Eminim ki Başbakana 3 dönemdir oy vermiş büyük bir kesimde bu ifadeden rahatsızlık duymuyordur. Muhtemelen bu büyük kesim dindar ve muhafazakar bir nesil yetiştirme niyetinde ve faaliyetlerinde olan cemaat, meşreb vd. lerine de yakınlık duyuyordur. Herhangi bir yere yakınlık duymuyorsa da en azından Sayın Başbakanın yaptıklarından, söylemlerinden hoşlanıyordur. Yani demek istiyorum ki Başbakan aslında kendisine gönül vermiş her vatandaşın bir gün söylemek isteyebileceği veya içinden geçen bir duyguyu dile getirmiş oldu. Ve bu büyük kitle Başbakanlarını bu yüzden seviyorlar.  

“Ötekileştirmek” mantığı içinde irdelenmeyecekse şunu da ifade etmek istiyorum. Böyle bir söylemin insanı gocunduracak nesi var ? Birileri aynı fikirde değil diye insanların dini eğitim almalarına ve muhafazakar olmasına sadece gönülden usul usul mu destek olmak gerekir?  Birileri çıkıp ben de dindar olmayan bir nesilin yetişmesini istiyorum diyebilir. Demiştir. Kendince elinden geleni de yapmıştır. Kısacası herkes içindeki duygulara ve düşüncelere hizmet etmiştir.

Geleceğimizin korunması için düşüncenin özü gayet güzel. Asıl mesele uygulamanın olumsuz eğilimlere, yanlış düşüncelere yönelmemesi. İkinci bir ‘arka bahçe’ mantığının gelişmemesi. Bunu kontrolünde tutması gereken de insanların bizzat kendileridir. Daha da önemlisi böyle bir düşüncenin ‘insanı’, ‘neslini’, ‘ailesini’ ne kadar ilgilendirmesi gerektiğini düşünmelidirler. İşe dindarlığın tanımını yaparak ve inandıklarını ne kadar yaşadığına bakarak başlayabilir.

Yorum ve görüşlerinizi bekliyorum…..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...