6 Ağustos 2013 Salı

Zaman



Sorularım aşkı ve özlemi yorar,
Düşünceye kement vurur,
Vicdanı uyandırır.

İşte bu yüzden;
“Susmak” tercihimdir.
Çünkü;
Aşkın zamanı geçmiştir,
Düşünce hırslanmış,
Vicdan küstahlaşmıştır.  


Turgay Urgur

4 Ağustos 2013 Pazar

Tercih, iftar programları ve okullarımız.

Tercih, iftar programları ve okullarımız. / Turgay Urgur

Yaptığınız iyiliklerin herkes tarafından görülmesini mi yoksa sadece sizin tarafınızdan bilinmesini mi?

Hatalarınızın yüzünüze vurulmasını mı yoksa örtülmesini mi?

Etrafınızda gerçek dostlarınızın olmasını mı yoksa yalancıların mı?

Yüzünüze övülmeyi mi yoksa gizliden takdir edilmeyi mi?

Tercihlerimizin aslında bizim yaşam kalitemizi belirleyen unsurlardır.  Seçmek ve seçtiğimizi yaşamak tamamen bizim elimizde bulunuyor.

*             *                    *   

Yardımlaşma, iftar programları ve diğer organizasyonların İslami şuur ile yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Ramazanla birlikte bu konular önceliklerimiz arasına giriyor ve bir Müslüman olarak bundan çok gurur duyuyorum. Lakin özellikle iftar programlarının; toplumun farklı kesimlerinin farklılıklarını ön plana çıkarmadan yapılmasının daha isabetli olacağını düşünüyorum.  İftar programlarının konuları Allah ve Peygamber sevgisi, farzların hayatımıza katacakları, toplumsal sorunlarımız, israf, helal kazanç, gençlimizin geleceği gibi konular olmalıdır. 

*             *                         *

İlçemizde Acıpayam Anadolu Lisesi,  Öğretmen Lisesi vd okullar var iken öğrencilerimizi ilçemizin dışındaki benzer puan seviyesindeki okullara yönlendirmemeliyiz.

Çünkü;

—İlçemizin geçmişten gelen belirli bir eğitim kalitesi var ve bu kaliteyi korumalıyız.
—Öğrencilerimiz ailelerinden uzaklarda hem maddi olarak hem de hedeflerine ulaşmakta zorlanıyorlar.
—İlçemizin okulları eğitim konusunda her türlü donanıma sahip.
—Dershane, yurt gibi eğitimi tamamlayıcı kurumlar ilçemizde mevcut.

*            *              *  

Dualarımızı külli tutalım, zekâtlarımızı verirken ellerimiz titremesin, insanlara iyi davranalım ve kul hakkını ezmeyelim.

Şimdiden herkesin Bayramı kutlu olsun,

Turgay Urgur

2 Ağustos 2013 Cuma

İşte yeniden...


İşte yeniden…

 

Ağustosun geldiğini bloğumdaki tarih değişince fark ettim. Günleri bile takip edemezken kim bilir daha neleri kaçırıyorumdur da haberim yoktur. Zaman o kadar hızlı ki! Düşünce bile ona ayak uyduramıyor. İnsanın tek yapması gereken herhalde bu gidişte kendisini sadece sağlama almak olsa gerektir diye düşünüyorum. İnsana zamanın ne önünde ne de gerisinde yer var.

 

Bir günün içinde neler kıymetlidir ki? Dostlarla yapılan sohbet mi? İbadet mi? Okumak veya yazmak mı? Bir günü baştan sona düşünsenize; ne için yaşıyoruz? Dün ne için yaşadık?

 

Hayattan edindiğim tek tecrübe yorgunluk. İnsanları hali ya da halsizliği veya basitliği hayatın içinde detay bile değil. Yalnız geldik, yalnız gideceğiz. Peki, insan geliş ve gidişin hep yapayalnız olduğu bir hayatta nedendir ki yalnız yaşamayı halen daha benimseyemedi veya kabullenemedi?

 

·              *          * 

 

Aranızda düşüncelerine dost bulan(bulabilen) birisi var mı? Düşünce dostu sizi olduğunuz gibi kabul eder ve sizinle konuşur. Sizi dinler, size şans verir.

 

·              *            *

 

Bu şehir, yıkılan şehirler gibi gururlu ve isyankâr. En büyük isyanı ise zamana meydan okumak.   

Turgay Urgur

Sen nerdesin?


 

“Hayattan yoruldum,

Biraz soluklanayım.

Usulca yanına çöküp,

Huzur bulayım.” Derken..

 
Sen nerdesin?

Turgay Urgur

31 Temmuz 2013 Çarşamba

UTANIYORUM

Utanıyorum,
Kendimi sana anlatamamaktan.
Boğazıma düğümlenen kelimelerden,
İçimin geçişinden,
Zamana mağlup oluşumdan,
Benden kaçışlarından,
Utanıyorum.
Gözlerine bakamıyorum,
Yüz çevirirsin diye,
Yanımdan kalkıp gidersin,
Kızıverirsin diye,
Hem çekiniyorum hem de utanıyorum.

Sakındığım gibi,
Bir şey oluverirse diye,
Korktuğumdan,
Bunlar yetmezmiş gibi,
Senin yanında,
Çocukluğumu atamadığımdan,
Utanıyorum.

Nede olsa büyüdüm artık,
Yanında ağlarım diye,
Zavallı olurum,
Ezilirim diye,
Utanıyorum.

Sana yakışmadığımdan,
Erişemediğimden,
Konuşacak bir iki laf bulamadığımdan,
Bilmediğimden,
Utanıyorum.


Turgay Urgur

başarı

Çünkü;



Başarısızlığının nedenleri başkalarında değil kendimde arıyorum.

Kendime güveniyorum.

Hayatı, kendimi, ailemi ve dostlarımı seviyorum.

Günlük, haftalık ve aylık planlarım var.

Her gün kedimi geliştirmeye çalışıyorum.

İletişime önem veriyorum.

Dostlarıma her şeyden önce güven veriyorum.

Kendim olmaya çalışıyorum.

Gezmeye, eğlenmeye ve dinlenmeye vakit ayırıyorum.

Kendim ve başkaları için çok rahat bir şekilde para harcayabilirim.

İnsanlara yardımcı olmak benim için büyük bir zevk.

Hayata sorun penceresinden bakmıyorum.

Kendime ait bir tarzım ve felsefem var.

Dinlemeyi biliyorum. Susmayı biliyorum.

Okumayı, okuduklarımı konuşmayı seviyorum.

Yazmaya zaman ayırıyorum.

Yakınlarımı ziyaret ediyorum.

Hatalarımı azaltmaya çalışıyorum.

Şükür ediyorum.

Dua ediyorum. Herkes için istiyorum.

Kınamıyorum. Kızmıyorum.

İnsanları ayırmıyorum.

Bana zarar verecek çevrelerden uzak duruyorum.

Yaşadıklarımdan ve çevremde olup bitenlerden ders çıkarıyorum. (Arkadaşım Senem'in yazımda eklenmesini istediği düşüncesi, teşekkürler Senem) 



Kızımı ve karımı ve ailemi ve iş arkadaşlarımı ve öğrencilerimi çok seviyorum.

· * *

Hepinize hayırlı ramazanlar dilerim.



· * * *

Yazdım.

Her şeyi kendisi için yapan insan, yine kendisi için yazar.

Okunmak beklentisi ise sevilmek beklentisi gibi bir şeydir.

Sevmek gibi yazmak da karşılıksız olmalıdır.

ki! kaliteli, iddialı ve uzun soluklu olsun.

Yazdıkça yaşar insan.

Konuşmak işin kolayıdır.

Yazmak için hem okumalı hem dinlemeli hem de konuşmalısınız.

Kendi kendine konuşmak ile kendi kendine yazmak arasındaki tek fark ise geride bıraktıklarıdır. Konuştuklarını insan yok sayabilir ama yazdıkları hep kalır.


*******





Ölüm



Ölüm hayatın turnusolüdür.

Ölüm olmasaydı hayatı bu kadar kim severdi ki?

Onun içindir ki insanlar bir birine sımsıkısarılır.

Özlemi, aşkı, sevgiyi ölümle bilirler.

Yaşayan her şeyin değerini belirler ölüm.



Turgay Urgur

28 Temmuz 2013 Pazar

Dönme



Vakit hayli geç oldu,
Artık dönme.

Yalnız yaşamaya alıştım,
Son noktaya ulaşırım,
Çekemem seni,
Sakın dönme.

Özlemi, aşkı, vefayı sildim.
Hüznü ve kederi terk ettim.
Kimseyi hatırlamıyorum,
Boşuna dönme.

Yeniden başlayamam,
Hem yorgunum hem de bezgin,
Unuttum geçmişimi,
Beni hesaba katıp,
Hiç dönme.

Benim aradığım yok,
Beklentim kalmadı.
Gittiğin gibi kendin yaşa,
Geri dönme.


Turgay Urgur

Renkler

/

Bilmem hatırlar mısın?

Beyaz alevler sarardı seni.
Üşüdüğümden habersiz,
Sen aşk sıcağında kavrulurdun.

Sen yürürken,
Gökyüzü dinginliğinde ve okyanus serinliğinde,
Mavi yapraklar dökülürdü eteklerinden.

Her sabah simsiyah bir güneş doğardı,
Bıraktığın bu şehre.
Ve umutları karartırdı.

Tüm doğa grinin tonlarına bürünürdü,
Baharda belirsizlik yeşerirdi,
Yazda hüzün biçerdim.

Gece saman sarısı olur,
Ortaya sererdi neyim varsa.
Kimseden gizleyemezdim kendimi.

Duvarların rengi kan kırmızıydı.
Baktıkça yakar,
Dayandıkça içime işlerdi yalnızlığım.


Turgay Urgur 

Zaman vicdana geldi.


Zaman vicdana geldi. / Turgay Urgur

(Gerçekleri yazmak size sadece düşman kazandırır. Aylar öncesinden bazı dostlarımızla aynı mevzuları konuştuğumuzda ve endişelerimizi dile getirdiğimizde onlar ‘her şeyin yolunda’ olduğunu hem düşünüyor hem de ısrarla iddia ediyordu. Ulusal çıkarların sağı, solu olmamalıdır. Bu yazı vesilesiyle öz-eleştiri yapması gereken birçok kişinin olduğunu düşünüyorum.)

Siz de tüylerinizin diken diken olmasını ve Pazar mahmurluğunu bir an önce üstünüzden atmak istiyorsanız Dumanlı’nın “Gel de kaygılanma” isimli yazısını okuyun veya dinleyin. Aboneler gazeteyi okumadıkları için gazete size ‘dinleme’ fırsatı da veriyor. İşimiz şaka, teknolojiye karşı falan olduğumuz yok. İsteyen dinlesin, isteyen okusun. Yalnız dinlerken veya okurken aklından gazetenin ve camianın (Dumanlı’nın tabiridir) ‘açılım’ ile alakalı şu ana kadar ki tavrını ve tutumunu yazıya paralel olarak zihninden ilerletsin.

Özetle;
Yazı; işlerin nasıl bir çıkmaza doğru ilerlediğini,  KCK yapılanmasının ülkemiz için ne kadar büyük bir tehdit olduğunu, Suriye’nin hiç de basite alınmaması gerektiğinden, uluslar arası tehdidin ne boyuta geldiğinden gayet güzel bir şekilde bahsediyor.

Bahsediyor bahsetmesine de insan ister istemez soruyor. Şimdiye kadar aklınız neredeydi? Başından itibaren açılımı bizzat siz ve sizin gibi düşünenler ülke insanına tozpembe bir şekilde anlatmaya çalışmadı mı? Yazının sonlarına doğruda ‘baskın hırsız’ misali başka yazarların olayları tozpembe göstermeye çalıştığından bahsediyor ya işte tam orası insana “pes” dedirtiyor. Yazıya ek olarak bu yazının neden yazıldığını anlatan 30 saniyelik Dumanlı’nın konuşması da mevcut. Dumanlı bir de sözel olarak derdimi anlatayım demiş.  Şeytan bu ya dürtüyor…. Bir  insan yazdığı yazıyı neden yazdığını söylemek gereksinimi hisseder?

Dumanlı işin teknik kısmına ne kadar hâkim olduğunu da yazısının neredeyse her cümlesinde göstermeye çalışmış. ‘Tebrikler’ diyorum. ‘Günaydın’ diyorum. PKK’nın neden 15 Ekim’e kadar süre verdiği ve işin psikolojik boyutu da harikulade anlatılmış.  Mit’in işe ne kadar hâkim olduğu falan örneklendirilmiş.

Yazıda tek eksik tüm bunların faili ile muhatabı. Bozacı ile şiracı.

Yazıyı okuduktan sonra insanın içinden şöyle diyesi geliyor. Açılım yok ki!, Yapan yok ki!, Sorun yok ki! İkiyüzlülük yok ki! Bu yazı yok ki!

El insaf! El insaf!

Madem bu işlere bu kadar hâkimdiniz ve hitap ettiğiniz,  gerektiğinde yönlendirdiğiniz çok geniş bir kitleniz var. Başından itibaren bu mevzuları neden realist bir biçimde insanlara anlatmadınız?

*       *       *

Kısacası doğruları söylemek her insana yakışmıyor.

*      *       *

Yazımı okuduktan sonra gazetede yayınlanan yazıyı okumanızı özellikle tavsiye ederim. Eğer zamanınız olursa bir de yazarın ve köşedaşlarının önceki yazılarını okuyun. Manşetlere bakmanıza gerek yok çünkü oralarda ne ‘açılım gerçeği’ nede başkası var.  İnsanların nasıl manipüle edildiğini, ikiyüzlülüğün nasıl bir şey olduğunu, kelime oyunlarını ve gizliden gizliye devam eden gazete siyasetini fark edeceksiniz.

*     *     * 

Bazı insanlar işler çıkmaza vurunca kendi kişiliklerini bulurlar. Gerçekleri konuşmak için illa ki son noktaya gelmeye gerek yoktur.  

*     *     *

Gönlüm arzu ederdi ki hepimiz öz eleştiri yapabilelim ve utanmadan, sıkılmadan zaman geçmeden ülke menfaatlerimiz için bir araya gelebilelim.


Turgay Urgur

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Pazar sohbeti




Son gelişmelerden sonra muhalefet ve basın sağ seçmenin oyunu nereye vereceğine bakıyor. Son gelişmeler dediğim; Suriye’deki olaylar, Gezi parkı olayları, Kürtlerin statüsünü ve Kürt sorununu ilgilendiren olaylar ve son olarak pek de göz önünde olmasa da vatandaşın ekonomik geleceği. 

*    *     * 

Muhalefet sağ seçmenin oyuna bakıyor kendisinin yapabileceği bir şey yok. İktidar ise “biz vatandaşın önüne ne koyarsak onu yer” düşüncesini diğer seçimlerle birlikte uzatmayı niyetini taşıyor. Dış politikamız ise; “bir şeyler dönüyor, sonumuz hayır olsun” boyutunda sürüyor. Öcalan’ın son olarak söylediği ‘15 Ekim’e kadar hükümet bir şey yapmaz ise ateşkesi kesin’ çağrısı henüz cevap bulmadı. Eğitim alanında üç dönem boyunca deneme-yanılma tarzı işleri yenilenme olarak algılatmaya çalışan bir Bakanlığımız var.

*    *    *

Bekleyeceğiz ve göreceğiz.

*    *   *

Cehalet iyiliğin önüne geçti,
Dahası;
Para bilginin,
Konuşmak dinlemenin,
Hırs vicdanın,
Paçozluk görgünün,
Önüne geçti.


*     *     *

Unut gitsin

Çocukluğunda oynadığın bir oyun gibi,
Ucuz bir yalan misali,
Unut gitsin.

Hatırlamak istemediğim,
Bir kâbustu de,
Unut gitsin.



Turgay Urgur

2025 Açılış Konuşmam

 İnsan neyi özler? Sevgiyi, huzuru, barışı, başarıyı, umudu özler. Bunun en doğru yerlerinden birisi Siz sevgili çalışkan, dürüst ve güzel a...