24 Nisan 2020 Cuma

Kötülüğü kim emrediyor?

Malumunuz hani durmadan kötülüğü emreden 'nefs-i emmare' var ya, herhalde belirli süre sonra kötülüğü emretmesine gerek kalmıyor. Çünkü onun yerini 'stabilite' ve 'geriye dönüş(ler)' ve 'bir öyle bir şöyleler' alıyor. Durum böyle olunca yeni kötülüklere gerek kalmıyor. Muhtemelen şeytan bile boşu boşuna enerji harcamayı sevmiyor. Sistemi bir defa kuruyor gerisini biz insanlara bırakıyor.

Mevzu derin. O kadar derin ki inanın ben de nereden başlayacağımı bilmiyorum.

İşin içinde salgına dönüşmüş bir pısırıklık var. Bile bile ve ısrarla hata yapmak var. Hatadan utanmamak var. Bizden diye yanlışları savunma var. Onlardan diye her yapılanı eleştirme var. Haramdan kazanılmış paranın, 'mülkün zekatını vermeye çalışıyor gibi görünerek' acınacak bir kandırmaca var. Dahası; doğruyu kimse söylemek istemiyor. Ama yine de inanıyoruz. Yani kendimizi çok iyi kandırıyoruz. İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak yerine olup biteni durmadan izlemek var. Bol bol susmak var. Yani özetle 'izlemeye' ve 'susmaya' sabitlendik.

Yine de...İnanan insanlar ya da inanmaya çalışan veya daha güzel bir tabirle inanmayı öğrenmek isteyen insanlar merak ediyor.

Neler kul hakkına giriyor? Neler ayıp? Neler haram? Veya haberimiz olmadı da bunlar değişti mi?

Mesela; tüm dünyada fakirlik ve açlık varken, birileri yıldan yıla et görürken TV'lerin yemek gezgini programlarını nasıl izah edersiniz? Yani 'Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.' diye hadisimiz var iken tüm yenilenin-içilenin hem Medyada hem tüm diğer ortamlarda ifşa edilmesini nasıl açıklarız? Kul hakkı mı? Ayıp mı? Veya normal mi? Veya olabilir mi?

Bir yandan çocuk istismarını kınayacaksın, kadın cinayetlerini eleştireceksin ama sonrasında neredeyse her TV kanalının aile yaşantısını baltalayan dizi, program ve benzerlerini yapmasına izin vereceksin. Bu durumu inancın içindeki hangi yorumlarla açıklayacağız? Harbiden medyanın günahları, ayıpları, mekruhları neden Hocaların hiç gündemi olmuyor? Kelamcılar, fıkıhçılar, içtihatçılar bu konularda neden bir şey demiyor? İşin özü 'Biz' bu düzenin neresindeyiz? 

Mesela vergiden çalmayı marifet biliyoruz ama başkalarının verdiği vergilerden yapılmış okula, hastaneyi gitmeyi hak görüyoruz. Yani bir şöyle, bir böyle inanmak istiyoruz. Harbiden biz kimi kandırıyoruz?

İş vermeye gelince hesap içinde hesap yapıyoruz. Bu zekat konusunda da böyle, vergi konusunda da böyle, sadaka konusunda da böyle, çalışanımıza verdiğimiz maaş konusunda da böyle.

Başta 'stabilite' demiştim ya... Artık belirli süre sonra vicdanlarımızın, inanışlarımızın tasvip etmediği yaşantı şekillerini hayatlarımızın merkezi yapıyoruz. Mazeretimiz ise 'başkalarının da' öyle konuşup, şöyle yaşaması. Diyoruz ki: Herkes bunu yapıyor. Dayanak noktamız 'herkesin yaptıkları' oldu. Allah aşkına bu hesap kimi kurtarır?

Neyse...

Herkese hayırlı Ramazanlar, 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...