17 Aralık 2013 Salı

Keşke


Şehit haberleri gelirken ABD’nin dünyayı kurtardığı 3. Sınıf Hollywood filmlerini gösterirken, açılım adına vicdanlarını saçmasalardı,
Güneydoğuda, Doğuda kullanılan elektriğin, suyun, maaşın faturasını Batı insanı öderken de dinden, imandan, ahlaktan bahsetselerdi. Hani ezberledikleri “Tüyü bitmemiş yetimin hakkı”nı arasalardı. “Böyle Müslümanlık olmaz.” diyebilselerdi.
Bizim önceden çocuk katili olarak bildiklerimiz için de “bir firavunluk” benzetmesi bulundaydı,
Sanki memlekette herkes her gün et, tavuk, ciğer, kebap yiyormuş gibi haftanın iki günü her bölgenin kebapçıları marifetmiş gibi salya sümük anlatılmasaydı. Yediğimiz, içtiğimiz biz de kalsaydı. Sonra bir de gazetede ‘facebook’ta yediklerinizi paylaşmayın gibi ahlak ikilemine düşmeselerdi,
Yazarları bir başka gazetede terörist için gerilla derken sırf yalakalık olsun diye ‘dağın arkasına bakmak gerek’ isimli kitabın reklamını yapmasalar ve bunlarca şehit anasının ahını almasalardı,
28 Şubatta pustuk, sesimizi çıkarmadık. Şimdi herkesten çok demokrat olmak bize biraz fazla diyebilselerdi,
 Her yaptıklarını ilahi mesaj algılayıp kutsamasalardı,
Şimdi olduğu düşüncelerini gizlemeden net bir şekilde söyleyebilselerdi,
30 gün boyunca utanmadan sıkılmadan kendi yazarları arasında “İslamcılık bitti mi- bitmedi mi” münazarası yapacaklarına ve sonradan da yine kendi yazarları (Ali Ünal) tarafından;  iş cılkından çıkıp da Bediüzzamana uzandığında, seviyesizliğin ortaya çıkışıyla birlikte Dumanlı tarafından: Pek de güzel oldu, farklı görüşler gazetemizde konuşabiliyor kılıfına bürünmeselerdi,
İyi günde, kötü günde, doğuda, batıda, öncesinde, sonrasında TEK, NET, İLKELİ olabilselerdi,
·          *    *
Lütfen birileri öz eleştiriyi yeniden tanımlasın.

Turgay Urgur    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...