4 Haziran 2013 Salı

Sosyal medya


Geçen senelerde bir üniversite ziyareti sırasında yaşamış olduğum bir anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Dokuzuncu sınıf öğrencilerimizden bir tanesi Psikolojik-Danışmanlık-Rehberlik bölümü hocamıza şöyle bir soru sormuştu;

 

- Son yıllarda sosyal medya, toplumları bazen olumlu çoğu zaman ise olumsuz yönlerde fazlasıyla yönlendirmeye başladı. Ülkemizde PDR bölümleri acaba sosyal medyanın bu etkileri konusunda gençliğimizi korumak bağlamında neler planlıyor?  

 

Hocamızın vermiş olduğu cevap dün gibi kulaklarımdadır.

 

-Sosyal medyanın olumsuz etkileri mi varmış? Henüz faydaları ve zararları hakkında bir şey söyleyemeyiz.

 

Aradan çok geçmedi. Bir yıl sonra Tunus’ta olaylar başladı ve malumunuz Ortadoğu’da birçok ülkede örgütlenmeler genellikle sosyal medya üzerinden yapıldı. Yabancı istihbarat birimleri de sosyal medyanın bu gücünü son yıllarda etkin bir şekilde kullandı ve halen kullanıyor. Lakin biz sosyal medya da yer alamamızı bir kenara bırakalım, yararları veya zararları konusunda bile hazır değildik.

 

Üniversite ziyareti esnasında yaşamış olduğum bu olay, ülkemizin psiko-sosyal olaylara ne kadar hazır olduğunun bence en güzel deliliydi.  

 

·                    *                      *

-Eğitim sistemimiz maalesef ailesinden, arkadaşından kaçan ve sosyal medyaya sığınan insanlar oluşturdu. Odasında ders çalıştığını düşündüğümüz milyonlarca çocuğumuz ve gencimiz aslında cep telefonu veya bilgisayar ekranı başında yalnızlaşıyorlar. Sanal ortamda kurdukları arkadaşlıkları gerçek sanıyorlar. Hiç görmediği, ailesinin tanımadığı veya yüz yüze dışarıda karşılaşsa konuşmayacağı insanlarla sanal bir ilişkinin içerisindeler.

-Kuşak farkı çatışması artık içten ve sessiz yapılıyor. Aile üyeleri bir birini ne anlıyor ne de tanıyor. Çünkü ortak olarak konuştukları, bir birlerini dinledikleri bir zaman dilimi yok. Baba işten geldi, yorgun veya kahvehanede zaman geçirecek. Annenin izlediği dizileri var. Çocuk için tek arkadaş ise cep telefonu veya sosyal medyadaki çevresi. Çocuğun hayattan anladığı-algıladığı mutluluk ise yazışma dilindeki gülücükler-sırıtışlar.

-Gençlerimize, çocuklarımıza kendilerini ifade etme şansını tanımıyoruz. Onların isteklerinin, düşüncelerinin farklı olabileceğini görmek istemiyoruz. Lise hayatı boyunca düşünce ve ifade hapsine maruz kalan öğrencilerimiz ileriki yıllarda bu travmayı kontrolsüz bir özgürlük ile geçirmeyi düşünüyorlar.

 

·          *      *

İki hafta önce yazmıştım ve bir iki dostumdan beğeni aldım. Şimdi o cümleleri tekrarlamanın tam zamanı;

 

Sevdiklerinize bırakacağınız en güzel emanet onlarla birlikte geçirdiğiniz zamanlar. Sevdiklerinize zaman ayırın.

 

Turgay Urgur  

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...