11 Ocak 2012 Çarşamba

Düşünce, aşk ve insan.

Aşk insanla doğar, insansız ölür. Çünkü aşk yalanı, nefreti ve tüm diğer kötülükleri içinde barındıramaz. İnsan ise aldanır. Sanır ki aşk bunu hissetmez. En ufak bir hata aşkın kendisini yok etmesi için yeterlidir. İnsan gibi aşk da öldüğünde tekrar dirilmez.

Düşünce yalnızlaşmamın başlangıcıdır. Düşünce ile insan kendisi kalır. Düşünce kıskançtır; varlığını ister ki sadece kendisi bilsin. Paylaşılanlar insanın düşünmedikleridir; insan düşünmedikleri ile başkalarını yorar.  Düşünce karşılık bulmaz ve aramaz; insan bu yüzden ikna için uğraşır veya kabullenmez.

Bu yüzden sevmek ayrıdır elde etmeye çalışmak ayrıdır.  Dinlemek ayrı dinletmek ayrıdır.  Bu yüzden “hak veriyorum”, “neden olmasın”, “bence” gibi kamuflajlar vardır. Her hak veriş bir düşüncenin kendi içine gizlenmesi, her “neden olmasın” bir kaçış, her bence de içimizde ikinci hem yedek hem de sanal bir ben yaratmaktır. Gerçek ben ile yedek ben bazen yer değiştirirler. Kabullenme yedek benin işidir. Sessiz kalmak, uyum sağlamak, beklemek yedek benin işidir. Gerçek “ben” de düşünce tavırlara, mimiklere, davranışlara da yansır. Bu bağlamda gerçek ben aksiyonerdir. Gerçek ben söze bence ile değil olduğu gibi başlar. Benim konuşurken bence dememe gerek yoktur çünkü zaten ben benimdir. Çünkü bence beraberinde sence ile diğerlerine göre’yi de getirir. Her sence düşünceden bir parça koparır, her bir diğer de ayrı bir taviz koparır. İşte bu yüzden bu günlerde düşünce yerini uyuma ve uyumaya bırakmıştır. İşte bu yüzden insanlar aynı şeyleri söyler olmuşlar, aynı şeylere kızar, aynı şeylere güler ve ne hikmet(!)se aynı şeyleri düşünür olmuşlardır. SAtre’ın “Aman Allah’ım aynı şeyleri düşünmenin ne önemi varsa?” diye içten serzenişi bundan olsa gerektir.

Turgay URGUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...