21 Ocak 2018 Pazar

AFRİN


Bizim değişmeyen hülyamız Resul’ün tebessüm eden çehresidir,
Derdimiz öğlesine ölmek ya da böylesine kalmak değildir,
Allah için İslam’ın cümle âlem yükselişidir.

Bir kısım detaylarda ve yorumlarda boğulur,
Askerimiz ise cephede Allah sevgisiyle yoğrulur,
Şu eyi bilinsin! Ve bellensin!  Bu sefer ne ilk oldu ne de son olur.

Tarih şahittir. Mehmetler; Hamza gibi cesur, Ali gibi yiğittir,
Yahu. Ya HUUUU…. sen de en azından dua ile güç biriktir,
Herkes bilir Türk’le hiç bağdaşmayan zillet ve ezikliktir.

Bu toprakta, bir şehittir geride bini yaşatan,
Bu orta doğuda, biz değiliz bu savaşı başlatan,
Emme vekalin el alem buysa; gerekirse karadan, havadan,
İbret veya küçük bir not olsun diye, son nefese dek çökeriz korkmadan.

Günlük siyaset yapmadan, başta kim olsa destekleriz savaşta,
Yarın utanmamak için bir olduğumuzda barışta,
Aman ha! Sakın ha!!!! Düşman görmesin bizi ayrışta,
Allah’ın izniyle bu bayrak inşallah her zaman arşta.

Dileğimiz, Allah ordumuza güç versin,
Ve hep bir ağızdan isteğimiz; kâfir, kefere ve hainler gebersin,
Ordumuz muradına ersin,
Cümle alem bunu böyle bilsin.


Turgay urgur

11 Ocak 2018 Perşembe

KAÇAK HAYATLAR


Güne bakın. Bugün yaşadıklarınıza bakın. Ve gördükleriniz ile görmediklerinizi ikiye ayırın;

Gördüklerimizi ayırmak kolay, hem de çok kolay. Çünkü neredeyse dün gördüklerimiz ile birebir aynı. Doğru ne olacaktı ki? Farklı ne olabilirdi ki?

Yemek, içmek, izlemek, yorulmak ve dinlenmek arasında sıkıştık kaldık. Çığın altındaki insan gibiyiz. Daha çok hareket ettikçe daha çok batıyoruz ve boğuluyoruz. Bizi bu çokluk ve çokluktaki çok hareketlilik bu hale getirdi. Dilim bu çokluğa bereket diyemiyor çünkü insan bereket de bir helallik arar, şifa arar, dua ve çalışma arar. Her şeyimiz çok. Yiyeceğimiz eskiye göre çok ve çeşitli. İşimiz çok. Evdeki eşyamız yok. Giyeceklerimiz çok. Ve sandığımızın aksine zamanımız da oldukça çok. Lakin; bu kadar çokluta huzur yok, mana yok, mutluluk yok, umut yok.

Çünkü……

İnsan denilen varlık sadece bedenden ve bedeni arzulardan ibaret değil. Bedeninden ziyade aynı zamanda açlığa ve ölüme terk edilmiş bir ruha sahip. Bilip de görmediğimiz, görmemek için ondan hep kaçtığımız bir ruha sahip.
Bu kadar çokluğun içinde ağlayan, acıyan, sızlanan tabi ki de bedenimiz değil ruhumuz.  



turgay urgur

31 Aralık 2017 Pazar

Democracy vs İslam


‘İslam’a karşı demokrasi.’ Başlığım yarı İngilizce yarı Türkçe çünkü İngiliz’in, Amerika’nın, gavurun hakim olduğu bir dünyada Müslüman olmak ve İslami hayatı yaşamaya çalışmak zor bir imtihan. Yediğimiz içtiğimiz adamların tekelinde, onların onayı olmadan bir bankadan diğerine havale yapamıyoruz, onların ürettiklerini ve tükettiklerini alıyoruz. Ellerine bakıyoruz, onları izliyoruz. Onların bizim için çizdikleri sınırların içinde yaşıyoruz.  

Malumunuz nereye demokrasi getirmek isteseler; beraberinde ölümler geldi. Açlık geldi. Zulüm geldi.
Şu sıralarda tüm İslam ülkeleri uzun yıllardır dertli oldukları gaflet uykusundan uyanmak ile uyanmamak arasında gelgitler yaşıyor. Bu gelgitler esnasında demokrasi baronlarının İslam ülkelerini yoklamaları da tabi ki eksik olmuyor.

Bu yoklamaların en şiddetlilerini yaşadık ve yaşıyoruz……

Örneğin 15 Temmuz, Gezi olaylarından sonraki en sinsi yoklamalardan birisiydi. O gecenin sabahına kadar Abd ve Batı ülkemizin düşmesini bekledi. Adeta insanımızdaki inancı, vatan sevgisini, birlikteliği kontrol etti ve ummadığı bir sonuçla karşılaştı. Neden? Çünkü kendilerine kalenin içinin çoktan feth(ö) edildiği ispiyonlandı. Pe ki bu süreçte  Sayın Cumhurbaşkanımızın Türk Milletine çağrısı olmasaydı ne olurdu? 15 Temmuz gecesinde Sayın Cumhurbaşkanımız  eğer dost İslam ülkelerinde de diplomatik destek talep etseydi, büyük olasılıkla cevapsız kalmazdı lakin Osmanlı gibi bir geçmişi olan Türk’e bu ar gelirdi(gelebilirdi). Bizim bu direnişle tüm İslam ülkelerine örnek olmamız kaderin bize ayrı bir hediyesiydi. Evet Türkiye’de yaşanan 15 Temmuzdan sonra sadece Türkiye tarihindeki darbeler süreci kapanmamış aynı zamanda demokrasi pazarlayan batılı silah tüccarlarının İslam ülkelerini bu tür darbelerle yıldırma girişimlerinin de önüne geçilmiştir.

Uluslararası platformada veya alemde ya da aslında arenada; bunun ( Müslümanlara, Türklere, İslama karşı yapılanların) karşılığında Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok güçlü bir diplomatik atak yapılıyor. İslam ülkelerine olan ziyaretler, Kudüs olayındaki birliktelik ve Türkiye Cumhurbaşkanının bu ülkelerde sevgi ve umut ile karşılanması bu minvalde çok önemli. Yoksa ülkemizdeki gidişat yılmaz özdil’in yaşadığı haset travması veya Ahmet hakanın yazılarının basitliği pencerelerinden görüldüğü gibi değil, Allaha şükür. 20 yıl öncesine göre daha çok zenginiz, daha çok mutluyuz ve gelecekten umutluyuz.     

   

23 Aralık 2017 Cumartesi

KAHIR (5)



En güçlü hissettiğim anda,
Beklemediğim zamanda,
Vurdun beni.

Bir bayram sabahında,
Düğün arifesinde,
Dostlarla muhabbete,
Vurdun.

Hayata gülerken,
Ve hayat ilk defa yüzüme gülmüşken,
Umutluyken,
Mutluyken,
Vurdun.

Gençken,
Yorulmamış iken,
Gururlu iken, onurlu iken,
Dimdik ayakta iken,
Vurdun.  

Dertlere boyun eğmediğim,
Laflara kulak asmadığım,
Senden başkasına bakmadığım zamanda,
Vurdun.

Yanarım,
Sana olan inancıma yanarım,
En çok güvendiğim zamanda vurdun

turgay urgur

17 Aralık 2017 Pazar

MEZAT

Değerimi en iyi sen bilirsin,
Beni sen sat.

Ruhumda emeğin var,
Bu antikayı ucuza bırakma,
Yabana atma,
Zengin birisine sen sat.

Bir ömür kullandın,
Elinden iyi çıkar,
Alla, pulla, kınala,
Bu yıkığı sen sat.

‘Her türlü kullanılır.’ de,
‘Alıcısını üzmez.’ de,
‘Beni hep mutlu etti.’ de,
Bu köleyi sen sat.   

Hatıram var deme,
Dayanamam, kıyamam deme,
Bu maziyi sen sat.

Madem ki! Bir ömür kullanıp da,
Bağlanmamayı başardın,
Oyunun en güzelini oynadın,
Çaktırmadın, belli etmedin,
Kimseye bildirmedin,
Sıfır zararla çıktın,
Neşesini sürüp, kahrını bana bıraktın,
En iyi sen satarsın,
En iyi sen satarsın,
Hiç şüphesiz sen satarsın,

Bu aşkı sen sat. 

18 Kasım 2017 Cumartesi

RESİMLER AĞLAMAZ


Boşuna sancılanma,
Resimler ağlamaz.
Duvarda, masada, çekmecede beklerler,
Yorulmazlar,
Şikâyet etmezler,
Hiç umutlanma,
Resimler ağlamaz.

Geçmişten ibarettirler,
Mutlu mutsuz fark etmez,
Resimler ağlamaz.
Siyah beyaz, renkli, yırtılmış, solmuş,
Bir köşede unutulmuş,
Ya da kaybolmuş,
Resimler ağlamaz.

Baktıkça sen ağlarsın,
Düşündükçe sen ağlarsın,
Sağda solda buldukça sen ağlarsın,
Ama unutma resimler ağlamaz.

Kimseleri kalmasa da,
Tozlansa da,
Ateşe atılsa da,
Eline alıp, bakan olmasa da,
Kaygılanma resimler ağlamaz.  

İster bağrına bas,
İster buruştur,
İstersen makasla parçala,
Elinden geleni ardına koma,
Resimler ağlamaz.

Arayıp da bulamayınca,
Ansızın kaybedince,
Sen ağlarsın,
Ama resimler ağlamaz.


Turgay URGUR

5 Kasım 2017 Pazar

İnsan ve Değer(i) -1


Yok… yok.. Bu bir akıl tutulması değil. Olayın düşünmekle, düşünebilmekle bir ilgisi yok. Yapılan her davranış gayet bilinçli, istemli ve farkındalıklı. Çünkü insan ne kadar belli etmemeye çalışsa da tüm davranışlarında nefsinin isteklerini yerine getirir. Sadece – aklın sıra – zekâ makyajlarıyla eylemlerine ve söylemlerine sosyolojik tamponlar ekler. Ekler ki her hangi bir çarpışma anında kendisini koruyabilsin. Masum bir zemine çekebilsin. Amiyane tabirle k…. ‘nı kurtarabilsin. Biz buna kısaca günaha-suça-hataya bahane bulma mantığı da diyebiliriz. Bu yüzden insan ‘aklını’ tekâmül için değil başkasını yenmek için kullanmaya başlamıştır. Örneği biraz somutlaştıracak olursak: bugün X partisinin her hangi bir taraftarı acaba savunduğu düşüncenin saflığına, doğruluğuna %100 inanıyor mudur? Yoksa inanmak istediği şekil de X partisini zihninde balmumuyla yeniden mi şekillendiriyordur? Burada hammaddenin balmumu olması önemlidir. Çünkü ısıtılıp ısıtılıp –eritilip eritilip konjektüre uygun olarak her daim şekillendirilmesi mümkündür.  


Birilerinin birilerini bağnazlıkla, o birilerinin diğerlerini dinsizlikle, ötekilerin berikileri satılmışlıkla, buradakilerin oradakileri hainlikle suçlamalarının basit ve temelsiz olduğu kesindir. Çünkü aslında kimse konuştuğu değildir, yazdığı da değildir, görünmeye çalıştığı hiç değildir. Çünkü herkes sadece ve sadece kendisidir yani olduğudur. Yani davranış eşittir insandır. İşin aslı ve özü; insan dünyaya başkalarının zabıtalığını yapmaya gelmemiştir. Ama ne yazık ki! Şirkette patron, okulda idareci, evde baba, çarşıdaki boş gezen kendisine böyle bir görev biçer.  

Düşünsenize.. koskoca kainatta; siyasal ideolojin, komşunun komşusunu çekememesin veya  geçmişe ve geleceğe tesiri olmayan her hangi bir olayın, olgunun insan için önemi kaçıncı sıradadır ki? 

Düşünsenize…. bedenimiz-kainat ve ‘o an yaşanılan bir olay’. (Olay= davranış, konuşma, tartışma vd). 

Bu; ‘biz-kainat-olay’ üçlüsünün üçü bir arada birbiriyle olan bağı ne kadar önemlidir. Bir karıncanın yuvasına götürdüğü bir yaprak parçasının bile İlahi sevk olarak yapılması ve dünyanın dengesine olan katkısı; insanın her türlü nefsi eyleminden kıyaslanmayacak kadar daha değerlidir. Çünkü karıncanın, arının, sineğin faaliyeti ‘yapmak’ üzerine inşa edilmişken, insanın nefsani faaliyetleri ‘yıkmak’ üzerine inşa edilmiştir. Bir zamanların deyimiyle ‘laf ü güzaf’ hem hayatlarımızı hem de hayatlarımızın ulvi manasını ele geçirmiştir. Yani … yani … yani… insan; felsefenin, dinin, güzel ahlakın, sünnetin ona verdiği değerden çok uzak bir değersizlik girdabında meçhule gark olmaktadır. Maalesef insan, ‘Bana verilen güzelliklerin ardındaki sırrı görebiliyorum.’ diyemiyor. ‘Hayattaki yerimi ve önemimi anlıyorum veya en azından anlamaya çalışıyorum.’ diyemiyor. Yıllar önce tartışılan ‘varlık felsefesinden’ uzak olduğu gibi ‘şerefli mahlûkat’ nişanında da uzak duruyor.   

Keşke insan başkalarıyla uğraştığı kadar kendisiyle uğraşsaydı. Herkesten önce kendisini eleştirseydi. Ve insan kendisini düzeltmeye yoğunlaşsaydı. Gerçek değerimizi ancak kendimize yoğunlaşmaya başladığımızda bulacağız. Tolstoy bir zamanlar; herkes dünyayı değiştirmeye çalışıyor ama kimse kendisini değiştirmeye çalışmıyor demişti.


Devam edecek…..

TURGAY URGUR

1 Ekim 2017 Pazar

My daughters

My dear daughters,

Don't turn a deaf ear to the balanced life given to you. Life isn't a cartoon edition that makes all people celebrities. Because of this reason, we don't have the right to damage it. We have to live it effectively and efficiently. Failure means career and success. Trust the faith in yourself which will ease your daily problems. Sometimes we feel the absence of our friends and family members. We think that they abandoned us. Never mind!  Imagine the background Power which is centrally located in our bodies. It's your candid heart. Love and fairness are abundant there. If you asolutely depend on it, no one can ban your hopes. There is no need for the cancellation of them, never and never let them be faint.

After decades; if you feel a debt of gratitude to me, just be more cautious and eager in order to overcome casual debates. You, my daughters; you are capable of enhancing your mentality.

I'm far away from you now. No matter, just hear echoes  of my love words as in your childhood.

father, Turgay.

25 Eylül 2017 Pazartesi

ŞUUR (1)



Şuur; düşünceden beslenir, görgü ile kalıba girer ve davranış olarak kendisini gösterir. Düşünce eksikse, görgü yoksa davranışta samimiyetsizlik olarak kendisini ele verir.

Sözlük şuur için kısaca BİLİNÇ der. Allah (C.C); ayette e fe lâ tezekkerûne ‘Hiç düşünmüyor musunuz?’ diye açık bir şekilde kullarını bilince yani şuura davet eder.

Batıyı ortaçağdan çıkaran şuurdur. Veya şuur arayışıdır. Doğru; belki de sadece maddi yaralara merhem olmuştur ve kendisi gibi düşünenlere hizmet etmiştir lakin bugün tüm dünya kanıksamış bir şekilde aydınlanma, sanayileşme ve teknolojik atılımların sağladığı imkânları kullanmaktadır. Kanıksamış şekilde çünkü aslında içten içe  -dışa vuramadığı bir memnuniyetsizliği yaşamaktadır. Örneğin; petrolü Akdeniz kıyılarından alıp götüren gemiler, Ortadoğulu için hiçbir zaman cruse gemisi olamamıştır. Cruse’u bir kenara bırakalım, petrolü taşıyan yük gemisinin mülteci için 1 adet filikası bile yok. Bu bağlamda aslında batılının şuuru materyalizm ile esnek bir kafesle kafeslenmiştir. Gelişimini kendisi için kendince yapmaktadır. Hümanizm batılının şuuru için slogandan ibaret kalmıştır. Bugün Greenpeace bile -eğer samimi ise- batılının hümanizm sloganından çok daha ötesini başarmıştır. Evet… gizli pazarlıklara inat sokakta küresel savaşlar için soyunan kadının yaptığı aksiyonun ‘cesaret boyutu’; ister yazar olsun, ister sıradan bir vatandaş olsun herkes için gözlemlenmeye değerdir. Evet …. Bugün dünyadaki zulme karşı, ben Müslümanım diyen adamın en hafif itiraz şekli olan buğzunu bile nadir görmekteyiz.    

Will Durant; “Medeniyet bir miras değildir; her nesil onu yeniden inşa etmek zorundadır.” der. Bu, şuurun güncellenmesi mevzuudur. Yani Osmanlı’nın yapamadığı olaydır. Her nesil ifadesine burada her bireyi de ekleyebiliriz. Şuur düşünce ile güncellenmezse ‘tekamüle’ yenik düşer. Çünkü insanın gelişmesi sınırlı değildir. Sonsuzluk arayışı, merak, hayal bu sınırsızlığın nüvelerdir.  “İnşirah suresi;  ‘Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.’ Fe iza feragta fensab.” İlahi fermanıyla insan şuurun aktivitesini kullarına farz eder. Bacon; ‘Deneyiniz, deneyiniz. Denemeden hiçbir şeye inanmayınız.’ der. İnsan, şuur güncellemesinde farklı yazarları, farklı tarihçileri yani kısaca farklı düşünceleri kendisine uyarlamalıdır. Faydalı gördüklerini denemelidir. Basit ifadesiyle bu; ‘faydalı işlerle meşguliyettir’. Ekin bir deneydir, şiir bir deneydir, fen bilimleri bir deneydir. İnsan bu deney-denemeler sonucunda kalemi, kâğıdı ve silgiyi bulmuştur. IŞIĞI BULMUŞTUR. Keşke bugün çöpü yerden alan bir çocuğun masum şuurunu, Çanakkale’de ölüme giden 15 yaşındaki kahramanın çelik şuurunu insanımıza anlatabilseydik.    


Devam edecek

23 Eylül 2017 Cumartesi

bir insanım

Bir insanım. Tertemiz sokaklarda yürüyorum. Şehrimin park ve bahçelerinde meyve ağaçları var. Su temiz. Hava temiz. Yol temiz.

Esnaflara selam veriyor, çocuklara gülümsüyorum. Arabamın kaportasına değen elbisem batmıyor. Yoldaki çukurlardan üstüme su sıçramıyor.

Bir insanım. Sorumluluklarımı üstlerime, yapılmayanları altlarıma atmıyorum. Uykusuz gecelerim var. Çünkü bana güvenen insanların ‘güvenini’ taşıyorum. Derdim burası, işim burası, sevdam burası.

Bir insanım. Vizyonum sloganlardan ibaret değil. Gerekirse tüm ticari ve insani kariyerimi doğruları söylemek için feda ediyorum. 

Bir insanım. Görmezden gelemem, kulağımı çeviremem ve fikrimi satamam. Satmam.


Turgay URGUR

2025 Açılış Konuşmam

 İnsan neyi özler? Sevgiyi, huzuru, barışı, başarıyı, umudu özler. Bunun en doğru yerlerinden birisi Siz sevgili çalışkan, dürüst ve güzel a...