24 Ocak 2020 Cuma

İst

Kendini bir türlü 'ona ait hissedemediğin şehir' İstanbul'daydım. Yine her zamanki gibi benden hızlıydı. Acımasızlığındaki gizemli çekiciliğini ilk günkü gibi koruyordu. Soğuktu ama cebimdekiler(onun için ayırdığım para, telefonumun şarzı ve istanbul kart) her an bitecek bir sıcaklığın güvenini veriyordu. Herkesin üstünde mutabık kaldığı tek konu: seninde yol için araya girmeye her zaman ihtiyacın olduğundan trafikte aracının burnunu sokana yol vermedeki alışmışlıktı. Bunun dışındaki tüm toleranslara şüphe ile bakılıyordu. Takas belkide öncelikle İstanbul için icat edilmişti. Adeta bir şehir değil koca bir insandı. Geçerli bir kızgınlığı ama aynı zamanda şaşırtıcı bir merhameti vardı. Bilge bir itirazı ama aynı zamanda üst düzey zaafları vardı. Kalabalıktı ama yalnızdı. Olsun kızım Hanzadeyle sabahın soğuğunda Marmaraya binecek kadar bizi tahrik etmişti. Eminönündeki balık tutanların yanından hızlıca geçtik. Günü kaçırmamak için her şeyden az az yetinmeliydik. Cağaloğluna doğru yürürken her İstanbullu gibi açlığımıza yenildik. Yemeğin biraz geç gelmesine sevindik çünkü asıl maksadımız ısınmaktı. Oradan Topkapı sarayının arkeoloji müzesine geçtik. Girişin öğretmen ve öğrenciye ücretsiz oluşu 'oh be şükür...' dedirten cinstendi. Devasa mermer kütlelerini paranın ve gücün oydurup 2000 yıldır yok edemeyişi bariz ortadaydı. Günün zamanı ve mekanı susturacak 'anısına' hiç hazır değildim. Önce bir baktım, sonra uzun uzun baktım. Lahit içinde bir insan iskeleti. Yanında vasiyetname: Lahitimde altın ve gümüş yoktur. Huzurumu bozmayın. Bozarsanız falanca-filancanın laneti üzerinize olsun diye uzunda bir beddua. Nerede yaşarsan yaşa dünyanın en gerçek hali buydu. 'İnsandan kalan kemikler.' Ve eski Romaya ait birçok malzeme. İçimden Osmanlı Sarayını Bizans reklam ajansına benzetmişler dedim. Sonrasında ise asıl Saray muhteviyatının müzenin üstündeki asıl binalarda olduğunu duyunca rahatladım. Gittik. Salı günleri kapalıymış. Oradan Ayasofya'ya baktık. Kızıma kiliseden camiye çevirildiğini söyledim. Nedense Camiden de müzeye çevirildiğini söylemedim. Muhtemelen bilinç altım kabullenmek istemediğinden olmuş olabilir. Hani bazen olur ya bazı gerçekleri sözle ifade etmek istemezsiniz. Sanırım öyle hızlı bir karar verişti. Biz Sultanahmet'e yaklaşırken öğle farzı da bize yakinleşiyordu. Bozuk para için ceplerimi karıştırırken bir tabela şok etkisi yarattı. Tüm Türkiye'de olması gereken olmuştu ve cami WC'leri ücretsizdi. O anda nedense Diyanetin diğer camiler için bu konudaki duyarsızlığı ya da vurdumduymazlığı aklıma bile gelmedi. İçeride tadilat vardı. Hanzade neden farzların birlikte kılındığı sordu. Herhalde Allah 'birlikteliğimize' çok önem veriyor, ondandır kızım dedim. (devam edecek...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...