Öylesine yapılan tüm
işler, sloganda kalan dini söylemler, yaşantıya dahil edilemeyen kitabi
argümanlar ‘şeklen’ Müslümanlığı anlatıyor.
Şimdilerde Müslüman
toplumlar yeni bir sorunla da karşı karşıya durumdalar. Yeni yetişen
nesillerimizin ahlaki normları öğrenecekleri kurumsal yapılar var ile yok
arasında saklambaç oynuyorlar. Bir kişinin 24saatinin içinde eğer maneviyatına
dolaylı veya doğrudan temas eden yaşam mantalitesi yoksa durum gerçekten vahim
demektir. Din ile, yani Müslümanlıkla yeni tanışan bir genç teorik söylemlerin
pratiklerini yaşamın ona sunduklarında görmüyor. Basit bir anlatımla: zekat
dinin farzlarından birisi olurken ve genç bunu kendisine sorulan sınav
sorusunda İslamın şartı doğru olarak yazmışken; gerçek hayatta yana-yakıla
Ramazanda zekatını hesaplayan bir toplum örneği görmüyor. Ya da yaşam(a)
zorluğu denilen didaktik zorlama çocukta fakirin fakirliğini tembelliğine
bağlatıyor. Tesettürü dini vecibe olarak yaşayanları gören erkek ve bayan, TV’de
böyle bir yaşantıyı yansıtan örnek oyuncuyu görmüyor. Kısacası dinin teorisi
sekülarizmin pratiğinde yok sayılıyor. İslamiyet, AVM’lerin WC yanlarındaki mescit isimli bakımsız
odalara indirgeniyor ya da otellerin yeni müşteri profillerini hedefleyerekten ‘İslami Otel’ diye sunuluyor. Tesbih, takke, yüzük, pusulalı seccade gibi ürünleri
pazarlayan TV kanalları, Kravatlı ve mendilli hocaların sabah programları, kimi
meşreplerin üyelerinin stand-up(down desek daha doğru olur) tarzı dini monolog
içerikli youtube paylaşımları neredeyse İslami kaynaklarmış gibi topluma zekr
ediliyor.
Cep telefonunun,
bilgisayarın, sosyal medyanın, medyanın adeta insanların benliklerini ele
geçirdiği bir çağda; Cumasına giden birey ‘yemekli sosyal medya’ paylaşımının İslami
yaşantıya uygunluğunu sorgulamıyor. Sınırları
zorlamalar özgürlük ve kişisel yaşamlar-tercihler olarak kabullendirilmek isteniyor. Durum böyle iken, Diyanetin, caminin veya
okuldaki Kuran –Sünnet dersinin gündemini 21yy’daki sosyal yaşantının ne kadar
İslami olduğu oluşturmuyor. Dinin gereksinimleri steril bir alana çekilirken,
Müslümanın hayatta alması gereken pozisyon toplumun genel gidişatına
bırakılıyor. Ne yazık ki! Müslümanın yaşantısını da konjonktür belirliyor. Vaziyet böyle olunca, birey kendisinin dinden
anladığı kadarını hayatına monte ediyor. Bu sırada da; faiz, helal yiyecek, tesettür,
israf gibi hususlarda dikkatli davranan bireyler ise anormal gibi görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder