Ruhlar daraldıkça
kendisine isyankar çıkışlar arar. İç bunalımlarımız, hayatın bizleri bir türlü
memnun etmemesi bizleri ümitsizliklere doğru sürükler. Ne kişisel gelişim
kitaplarının tavsiyeleri ne de etrafımızdaki dost sesler derdimize derman olur.
Çünkü insanın ihtiyacı olan hem kendisine hem de kendisi dışındaki her şeye
gücü yeten bir zatın desteğidir. O ki kalbimizi onarmalıdır. Geleceğimizi
düzenlemeli ve hayra yönlendirmelidir. İçimizdeki düşüncelerimizi yerle bir
eden sorularımızın cevabı olmalıdır. Hastalıkta teselli, sıkıştığımızda tek
çare olmalıdır. Evet tek çare olmalıdır. Ondan evvelki çareler çare değildir.
Her ne tür olursa olsun,
herhangi bir hastalığın tedavisi için öncelikle onu teşhis etmek gerekir. Kişi
öncelikle iç dünyasındaki manevi noksanlıkları tespit etmelidir. Çok mu iyi bir
hayat yaşıyoruz? İbadet, dua ve iç seslerimiz bizler için yeterli mi? Yoksa Hz.
Eyüp as.’nin lisanına kadar ilişen bedeni yaraları olduğu gibi bizimde içimizde
ruhi yaralarımız mı mevcut? İnsan mücadeleye ve sağlam bir irade arayışına
öncelikle kendisini tanıyarak başlamalıdır.
Bu bağlamda sabır en
güçlü ilacımızdır. Sabır; bazen susmak, bazen ortam değiştirmek, bazen
katlanmak, bazen zikir olarak kabul edilebilir. Sabır, dünyaya uhrevi emeller
için gelmiş birçok büyük gönül insanının hayat dinamiği olmuştur. Onlar hayatlarını
sabırla geçirerek finale ulaşmışlardır. Bu yüzden yaşarken çektikleri onları
işten ve çalışmaktan alıkoymamıştır, kendilerinin faniliği onlarda ümitsizliğe
yol açmamıştır.
Fani hayatta
bakilik bulamayız. Beyhude yoruluruz. Boşuna uğraşırız. İnsan dünya işlerini
doğru ve dürüst adam-akıllı yaparken aklının bir kenarında da yaptığı her işin
lillah için olması gerektiğini unutmamalıdır. Bu sanayideki tornacı için de
böyledir, üniversitedeki akademisyen için de böyledir. Ondan dolayı insan güne
Bismillah ile başlamalıdır. Azim, kazanma isteği kalbin tatmininin önüne
geçmemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder