Sarayda doğdum,
Masmavi bir tavanı,
Sapsarı bir lambası
vardı.
Geceleri bembeyaz
fenerinde hayaller kurdum.
Sarayda doğdum,
Binlerce hizmetkâr
emrimdeydi,
Meyveden sebzeye
binlerce tat dilimdeydi,
Yedim, içtim ve
gezdim.
Sarayda doğdum,
Kardan yağmura,
Gökkuşağından
fırtınaya ne sanatlar gördüm,
Şaşkın ve hayran ne
hallere girdim.
Sarayda doğdum,
Şımarıklığım ondan,
Her şeyi hazır
buluşumdan,
Her şeyin benim için
oluşundan.
Rızık kapımdaydı,
Yokluk nedir
bilmedim.
Bir türlü doymadım,
Tokluk nedir
bilmedim.
Ta ki sancılandım,
Elimden bir şey
gelmedi,
Saray başıma yıkıldı,
Dilimden bir şey
gelmedi.
Ta ki yaşlandım,
Uzanamadım,
Koşamadım,
İstediğim gibi
konuşamadım,
Koskoca saray dar
geldi.
Yemeden içmeden
kesildim,
Konuşmaktan çekindim,
Yaşamaktan bile
vazgeçtim,
Koskoca sarayımı terk
etmek istedim.
Sarayımda bir bahçede,
Binlerce saray sahibi
dizilmiş ve suskun,
2 metre karede
çaresiz gördüm.
Ne bir soru ne de
cevap halleri vardı,
Bol bol pişmanlık
gördüm.
(devam edecek....)
TURGAY URGUR
binlerce kuldan bir kul,
üç beş öğrendiğini kendine ezber bilen,
varlıkta çeşit, yoklukta çeşit bir kul.
annesi, dedesi, Peygamberi bu dünyadan ayrılmış,
bir kaç hayalin ipine tutunmuş,
kendi kendine,
usul usul,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder