30 Kasım 2016 Çarşamba

Özgür?

Ekranın kölesi olduk. Spotların, alçı duvarların ve mesajların da kölesi olduk.

Oysa kulaklarımıza hep özgürlük tepilmişti.  İnsan pek de bir özgür olacaktı. Hatta tanımlanmıştı bile: herkesin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biterdi. İnandık. 5 yılda bir oy vermekten öteye geçemeyen bir özgürlükten bahsediyoruz.

 Neremiz özgür bilen var mı? Kullanılmayan duygumuz, eritilmeyen düşüncemiz kalmadı.


27 Kasım 2016 Pazar

Yaşasın ölmek.



Bana söylemlerinle değil, eylemlerinle gel. Bildiklerini değil, bilmediklerini konuşalım. Yapacaklarına yaptıklarından başlayalım. Alıntı, çalıntı, kalıntı istemiyorum. Basit olsun, hafif olsun ama insan için işe yarasın.

Her şey ölümle başladı. Tohum toprağa ölmek için düştü.

Sevmenin en sonu: ölümüne sevmekti.

Şehit sonsuzluğa ölümle uğurlandı.

Korkusuzca ölebilenler hatırlandı. İnadına yaşamak isteyenler ise bir var- bir yoktu. Birbirlerinden farkı da yoktu.

Ölüm her canlının ortak tadıydı.

Ölmek için yaşıyoruz.

Aslında en uzun hayat kelebeğindi. Çünkü hayatla hayatın anlamını en az o öldürmüştü. Asıl vazifeden uzaklaşıp adileşmemişti.

Hatırada kalanlar hep ve tek 'son' sözlerdi.

Güneş ölecek, ateş ölecek, su ölecek. Ah insan ahhh!   Ölüm sadece en çok istenen değil, istenmesi gerekendir.

Günah batağında şehirler yaşadığını sanırken, Hira’da ölüm vardı. Aşka ile ölüm vardı. Her bir hicret ölüme giderdi. Ali’nin yattığı yatak mis gibi ölüm kokuyordu.

Hayat kölelerinin ve düşkünlerinin yüzüne nankörce  çizgiler kazırken,  ölüm sırasını edeple bekliyordu.

Ah insan ah!!.   Uykusuz geceler, her şeyi terk edişler, anadan yardan geçişler, bir şarapnele gerilen göğüsler yaşam için miydi? Ya da yaşamak için miydi? Hepsi de en temiz, en gerçek ölümler içindi. Çünkü sahte ölümler de vardı. Hem de çoktu. Hem de çoğunlukta.

Yaşasın ölmek.
    


26 Kasım 2016 Cumartesi

GÜNAHKAR (1)

(cotonuma....)

Ellerim,
Dillerim utanır.
Yüreğim,
Bakışım sıkılır.
Ağlayamam,
Darlanırım.
Kendimden kaçarım,
Kendim yakalar beni.
Dört duvar ayna olur,
Çökerim.


Turgay URGUR

27 Ekim 2016 Perşembe

Siyasetperestlik (1)


Son yılların zengin hastalıklarından birisi siyasetperestliktir. Zaten işin evvelinde bulunmuş 'bilir kişiler' veya hasbel kader siyaset geyiği yapmış olanlar da defaatle arz ederler: ‘Siyaseti zengin adamlar yapmalı.’ diye. Malum.. Ankara’ya gidilecektir. Gelene-gidene ikram. Şık giyinmek vb. nedenlerden dolayı bir cebin dolu olması ve bu doluluğun sürekliliği önemlidir.

İsteyen üstüne alınsın. İstemeyen alınmasın. Yalakalığın tasviri için yazdık. Değilsen-değilsek zaten sıkıntı yok.

Bu ülkede insanlar işlerini siyasete, siyasetlerini de işlerini bağlamaya başladığı zaman zaten bu işin dava, Millet, Ülken menfaatleri konusu çoktan lav edilmişti.

Siyaset bugün zenginleşme aracı olarak görülüyor.

Ama olay iç-içe öyle bir angaje oldu ki! Adam siyaset mi yoksa ticaret mi yapıyor öyle kolay kolay bir görüşte anlayamıyorsunuz.

Mantık basit. Büyümek istiyorsan; reklama, desteğe, çok büyük kazançlara, kulise, popüler çevreye, bürokratik engellerin hızlı aşımına,  ihtiyacın var. Veeee.... çok geçmeden işin sihrini çözüyorsun. İşten tat almaya başlıyorsun. Yeni doğan bebeğin memeye olan aranışı gibi sağda, solda, siyasetin her türlü alanında (iftarda-mevlütte-taziyede-toplantıda) aranıyorsun. Bu arada dışarıya karşı da ‘Biz bu işi Allah rızası için yapıyoruz.’ gibi bir çok duygusal motto geliştiriyorsun. Allah böyle bir zihniyeti ıslah etsin. Çünkü hem zihinsel hem ahlaki bir bunama yaşıyorlar.

Mantık basit dedik ya… devam edelim. Bir iki toplantıdan sonra şunun farkına varıyorsun. Aslında siyaset için çok okumaya, memleketi didik didik bilmeye, entelektüel bir alt yapıya falan gerek yokmuş diyorsun. Usul basit. Öncelikle eller önde (el-pençe) durmayı bileceksin. (Örnek için: toplu açılış törenlerine-karşılamalara- diğer fotoğraf çekimlerine bakınız). Sonra izleyeceksin. Kimi? Dinlemek, izlemek zorunda olduğun o gün kim varsa onu. Nasıl giyiniyor? (Markasından, kılık-kıyafet uyumuna, kalitesine kadar uzun bir uğraş. Belki de en çok zorlayan kısımlardan birisi burasıdır. Çünkü eğer önceden ve kendi-kendiliğinden alışık değilsen kişiyi zorda bırakabilir. Sonuçta yetişmen gereken bir kıyafet skalası var ve her gittiğin bir üst düzey toplantı seni bu konuda zorlayabilir. Bir an önce kırsaldan değil, markadan giyinmeyi öğrenmek gerekiyor. Giyinmezsen ne olur? En son sırada kalırsın, kendine protokolde koltuk bile bulamazsın, elini sıkı tutmazlar. Hele bir de… tepeden tırnağa süzüldün mü işte orada bitersin, biter. Kıyafet tamamda peki ya kılık? – Saçlar dağınık ve yağlı. Olmaz. Tırnaklar pis.OLMAZ. Kısaca ve özetle her gün 30-40 dk’yı kişisel bakıma ayırmak gerekiyor. Dert etme! Kişisel bakım demek kişisel gelişim demek değil. Zaten işimiz şekil, onun için zaman harcamaya gerek yok.) Kılık kıyafet işi daha uzun sürer, çok da sulandırmaya gerek yok konu zaten olabildiğince cıvık bir konu. Malum, ayakkabı hep yeni ve boyalı olacak. Ortama göre kıyafette renk seçimi gerekiyor. Vs vs.   İkinci bir husus konuşacaksın. Ama nasıl? Her şeyi biliyormuş gibi, en doğrusu sendeymiş  gibi, konuna hakimmiş gibi konuşacaksın. Kitleyi veya kütleyi göz hapsine alacaksın. Sen tonu çok önemli. Titreme, kelimeleri yuvarlama-yutma, gırtlaktan konuşma olmayacak. Almadıysan hemen bunların dersine, seminerine gitmek gerekiyor. Konuşurken arada boşluk veripte sazı başkasına (senden iyi çalan birisine) kaptırdın mı işin biter. Kütle tamamen senden ona kayar. Bu konuda kolay bir yol istersen - bu işi iyi yapanları izlemek gerekiyor. Üzülme, üzülme  çok örnek çıkacak karşına. Mikrofon tutuşu gibi minik detaylar da var. Aynada veya hanımın, çocukların önünde çalışılabilir. Bu konuda en iyi pratik alanlarından birisi tuvalettir. Bol bol pratik yapabilirsin. Hem ses biraz eko yapar ve kişiye topluluğa hitap ediyor izlenimi verir.   

Gelelim beden diline. 1)Sırtında demir korse var gibi dik oturmasını, 2) Ellerini kontrol etmeyi, 3) Çarşıda yürürken; iş bilen-işe giden –zamanı çok değerli gibi seri ve yanındakiyle konuşarak  gitmesini ÖĞRENMELİSİN. Önüne bir grup geldi. Siyaset yapma ihtiyacı hissettin. Büyük vasıta gibi (Boeing tarzı) kontrollü yanaşıp öğrenmiş olduğun ne kadar beden dili zavazingosu varsa o kişi/kişiler üstünde uygulamalısın. UNUTMA KONTROL HEP SENDE. 

Bu kadar paçozluğu öğrendikten ve pratik kazandıktan sonra;

-          Yaşadığın yerin çevresel sorunlarını(çöp-otopark-ulaşım vb),
-          Okulların yeterliliğini,
-          Hastanenin acil kısmının seriliğini,
-          İnsanların mutluluğunu,
-          Çocukların oyun alanlarını,
-          Trafiği tehdit eden araçların varlığını,
-          Son yıllarda artan ölümlü kazaları,
-          Ticaretin gelişimini,
-          İşsizliği,

 Bilmene GEREK YOK. SEN ZATEN BİLMEN GEREKENLERİ BİLİYORSUN. İşine bak işine. Herkes kendi ……… kurtarmaya çalışıyor.

Çektirebildiğin kadar fotoğraf çektir. Paylaşabildiğin kadar özü alınmış özlü söz paylaş. Zaten söylemişlerdir- bilirsiniz, siyasetçi aynı zamanda sosyal medya uzmanıdır. 

    Siyasetperestlik sorumluluk almamak ama işini yürütmektir. Dostlar alış-verişte görsün. Nasıl olsa bu dünyada hesap vermek yok.

Hiç sevmezdim ama Yaşar Nuri’nin bir kitabının adı ‘Allah ile aldatmaktı’. Kitabın adını beğenmiştim.  

Turgay URGUR

28 Eylül 2016 Çarşamba

BİLGE



 Güne besmele ile başladı. Aynaya baktı ve varlığına şükür etti. İçinden dedi ki: “Allah’ım verdiklerin için ne yapsam azdır ve asla, hiçbir zaman Senin verdiklerinin şükrünü tam manasıyla yapamam. Sen bizleri koru.”

Temiz elbiselerini giydi. Eşine ve çocuklarına baktı.“Allah’a emanet olun.” dedi.

Yolda her zaman rutin olarak okuduğu duaları okudu. İşiyle ilgili yapacaklarını kısaca aklından geçirdi. Unuttuğu bir şey var mı diye zihnini kontrol etti.

İdeoloji düşünmeyi, siyaset yapmayı, başkalarını eleştirmeyi bırakalı 5 yıl olmuştu. Sade vatandaş, sade insan olmak istiyordu.

Evdeki eşyalarını ‘fazla düşünceleriyle’ birlikte sık sık atmıştı. Kimseye verme gereksinimi bile duymadan doğrudan atmıştı. Bu ona acayip bir rahatlık ve hafiflik veriyordu.

Çok şey ifade eden BİR şeyin farkına varmıştı. İnsan ne düşünüyorsa oydu. Konuştukları, yaptıkları, mutlulukları hep bu düşündükleri ile doğrudan ilgiliydi. Bu nedenle aklını, emeğini, konuşmasını, çalışmasını onu var edene vermek istedi. Hayatının en iyi değil TEK iyi kararını vermişti. Çünkü gerisi boştu. Bu karardan sonra eşine, çocuklarına ve hayata, bilhassa ölüme bakışı değişti.


(devam edecek)

18 Eylül 2016 Pazar

Hanzade’nin babasından….


Sizlerin de yaptığı gibi kızım yatmadan önce ona hikayeler anlatırım veya okurum.

İlk önce masal kitapları ile başladık. Aynı hikayeleri defalarca okduğumuz oldu. Bazen bilerek bir bölümü atladığımızda, o bölümleri kendisi bizzat hatırlattı.

Masal kitaplarını kendi uydurduğumuz hikayeler takip etti. Kızım uydurma hikayeleri de epey bir benimsedi ve sevdi. Özellikle bazen kafadan olan hikayelerden istedi.

Şimdi ise favorimiz gerçek olaylar. Ona Peygamberler tarihinden bazı olayları kısa kısa anlatıyoruz. Hz. Musa’nın firavunun sarayına yerleşmesini, Yunus Peygamberin denizde-balığın karnında mücadelesini, Peygamber Efendimizin yaşadığı olayları anlatıyoruz. Osmanlı tarihindeki önemli hadiselerden bahsediyoruz. Hanzade şimdilerde bu gerçek olayları daha çok sevdi.


Tüm anne ve babalara tavsiye ederiz. 

Turgay URGUR

23 Ağustos 2016 Salı

15 Temmuz GERÇEĞİ


15 Temmuz Türk insanının Peygamber Efendimize olan muhabbetinin ve hasretinin dışa vuruşudur,
Mübarek Ramazan ayını ibadetle geçirmiş bir Milletin orucunu şehadetle açma isteğinin vaktidir,
Helal lokma ve sade yaşam anlayışı ile hayatını geçirmeye razı insanların kulluklarının yansımasıdır,
Her türlü iç ve dış düşmana karşı gösterilen vatan, bayrak ve özgürlük sevdasının dik duruşudur.

İçini boşalttıklarını sandıkları gençliğimizin Allah tarafından nasıl korunduğunun ispatıdır. (Çünkü böyle bir tepkiyi dünya beklemiyordu.)

İstanbul, Ankara ve tüm diğer büyük illerin Anadolu’dan ve Anadolu’nun en ücra köyünden farkının olmadığının aleni delilidir.

Türk genci, kadını, ihtirayı ve ne mutlu ki çocuğunun aynı mayaya, imana, cesarete sahip olduğunun göstergesidir.

Facebook, twitter vd tüm zavazingolarla gençliğimizi bozamadıklarının kanıtıdır.

Fatih ruhunun, Alparslan yüreğinin, Hamza cesaretinin, Ebu Bekir sadakatinin ve Peygamber Efendimize olan bağlılığın; yaşadığının ve yaşatıldığının bizzat ölümle-ölmekle- ölebilmekle tüm dünyaya gösterilmesidir.

El-hasılı 15 Temmuz Türk Müslümanlarının Allah’a olan iman, tevekkül ve güvenlerinin tezahürüdür.

İsyansız bir sahiplenme,
İtidalli bir muharebe,
Sabırlı bir azim mücadele,
Mütebessim bir şehadet,
Vakur bir emanet,
Ve Allah için vazifenin yerine getirilmesidir.

15 Temmuz Türkiye Cumhuriyetimizin yeniden zaferle kükreyişidir. 

15 Temmuz tüm çocuklarımıza, gençliğimize Çanakkale, Bosna ve Kurtuluş savaşımız gibi anlatılmalıdır.

Allah tüm şehit ve gazilerimizden razı olsun.

  

16 Temmuz 2016 Cumartesi

Tiyatrocular(?)


Yakalananlar, polisimizi ve vatandaşımızı şehit edenler biz tiyatrocuyuz mu demişler? Veya öldürülenlerin üzerlerinden oynamaları gereken oyunun sufleleri mi çıkmış? Artı bu yakalanan yaklaşık 2500 kişi biz sadece Tayyip Erdoğan’ın değil, aynı zamanda Binali Yıldırım’ın, Hulusi Akar’ın paralı figüranları mıyız demişler? Bu oyunda (size göre tiyatroda) gerekirse gebeririz mi demişler?

Evet size göre demişler. Çünkü bunlar başkanlık içinmiş, seçim içinmiş, oy içinmiş vs vs.

Yahu hala anlamadınız mı? Millet zaten Başkanını çoktan seçti. Seçeli 15 sene oldu.

Bakınız ve birden benden dinleyiniz. Sayın Hulusi Akar’ı alıp götürdüler ama ikna edemediler. Öldürmeyi ise göze alamadılar. Külliyenin kenarını bombaladılar ama Külliyeyi vurmaya cesaret edemediler. Çünkü bu şerefsizler Türk Halkının sabrını gayet iyi biliyor.

Hiç kimse, (yakalanan 2500 ve bir o kadarı ve yaklaşık 10 misli sinmiş olanı) hiçbir Devlet adamı için kendisini ateşe atmaz. 

Ama vatansever insanlar bu ülke için gerekirse canını verir.  

Söz değil, lafın hülasası budur.

Allah masum insanlarımızı öldüren bu şerefsizlerin belasını versin.  


29 Haziran 2016 Çarşamba

HASBİHAL



Neyi okudum, nerde okudum?
Neyi okudum, nerden okudum?
O’nu anlatan 3 müellifi,
Kitabı, Resulü ve Kâinatı buldum.
Gayrısını har gördüm,
Bu âlemi ruhuma dar gördüm,
İçimde az da olsa;
Günahtan hicap eden ar gördüm.
Ölümü bitiş değil,
Hiç bitmeyecek bir âleme kapı gördüm.
O kapıya varmadan,

Edep, iman ve irade dilendim. 

turgay urgur

Terör


Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Keşke ülkemde bu tür felaketlerin hiç sömürüsü yapılmasa ve ihmali olanlar varsa cezalandırılsa…. En güzeli de güvelik sistemlerimiz teröre asla geçit vermese…..

Ağır bir dönemden geçiyoruz. Ramazan ayı gibi mübarek bir ayda bazı evlere ateşlerin düşmesi hepimizi üzüyor.

Acıları kelimelere dökmek en zorudur. Ne şehitlerimizi ne de trafik kazalarında ölenlerimizi başka konularda yazdığımız kelimelerle kolaydan anlatamayız. Çünkü işin içinde olmak ve olmamak vardır. İşin içinde insanın canı vardır. Ki! o canlar Allah tarafından insana verilmiştir ve ancak O alabilir. Bu tür acılar geride kalanlarla ölene kadar devam eden acılardır.

Bilimsel tedbirlere ihtiyacımız var. Silah ve savunma sanayimiz çok güçlü olmalıdır. İstihbarat sistemlerimiz geliştirilmelidir.

Duaya ihtiyacımız var. Duamız olmazsa hiç önemimiz yok. Türk Milleti olarak hep birlikte dua şuurunu yakalamalıyız.

Kenetlenmeye ihtiyacımız var. Milli menfaatlerde ön-koşulsuz birleşmeliyiz.

İsrafı, bize yakışmayan eğlence türünü ve her türlü haramı terk etmeye ihtiyacımız var.

Tabularımızı yıkmaya, gruplaşmaları bırakmaya ihtiyacımız var.

Hepimizin birey olarak kulluğumuzu, bireyselliğimizi, irademizi ve benliğimizi sağlam bir temel üzerine inşa etmeye ihtiyacımız var.


Allah birliğimizi, dirliğimizi korusun. 

2025 Açılış Konuşmam

 İnsan neyi özler? Sevgiyi, huzuru, barışı, başarıyı, umudu özler. Bunun en doğru yerlerinden birisi Siz sevgili çalışkan, dürüst ve güzel a...