29 Ocak 2022 Cumartesi

4 cümle


(Her cümle zahirden batına bir şifa arayışı, teselli yoklayışıdır. Meftun olunan bir yare bakide bir saadet davetidir. Dünya faniliğinden geçiş, şükür ile yoğruluş, masivayi bilinç ile terk ediştir. Varsa konuşulacak bir iyilik onu konuşmak, yoksa susmaktır. Yıllardır maruz kalınan ayrıştırmaya, sınıflandırmaya karşı bir eylemdir. Aslına dönüştür. Tüm bunları hayatın fıtriliği içinde insanın maddiyatını ve maneviyatını saf dışı bırakmadan aramaktır. Dağınık gibi arz edilen fikriyat kesretten vahdete giden ana yolun tali yollara gereksimindendir. Lakin takdir tercihe bağlıdır. Bu yollar size de tanıdık ise belki okumak keyif verir. Tanıdık değilse yolculuğumuzu başka cümlelere bırakırız. Letafetsizliği de her daim kendimizde ararız. Çünkü hayat böyledir. Acizlik ve yetersizlik bu koca kainatta hep kendimizden başlar. Çünkü ebedi hayat acizliğin idraki ile anlaşılır. Gurur ilim kapısının önündeki kardır, buzdur. Erimeden o kapı açılmaz. Erimeden açılmaz. Kelimetullah yegane sığınağım. Nefsim talebe. Okuyucu hekimimdir. 18 yıl sonra meczup bir yolcunun çantasından çıkan bu kağıtlar ise gönül dostlarıma bir hediyemdir.)
Elinde bir çanta içeriye girdi. Herkesi her zamanki içtenliği ile selamladı. Odada son kalan sandalyeye oturdu. Hal hatır sorma faslı her zamankinden daha da hızlı geçti. Herkes ne diyeceğini merak ediyordu. Çantasını önüne aldı ve düğmesini çevirdi. Sessizlik odayı sarmıştı. İki üç sayfayı çıkardıktan sonra çantayı yine önüne koydu. Bir eliyle dağılmış saçlarını düzeltti ve ardından elindeki kağıtları herkesin göreceği şekilde havaya kaldırdı. ‘Hazır mısınız?’ dedi. Bir kaç kişi düşük bir tonla ‘evet’ derken diğerleri sadece başını doğrular mahiyette öne eğdi. Sabırların artık tükendiği her hal ile aşikardı. Tam 18 yıl olmuştu. Dile kolay tam 18 yıl. Bu süreçte aralarından iki kişi vefat etmiş, bir kişi hastanede yoğun bakımda yatmakta ve bir kişi de psikolojik sorunlarından dolayı kendisini eve kapatmıştı. Okuma gözlüğünü burnunun ucuna kadar getirdikten sonra son bir kere gözlüğünün üstünden oturanlarla göz göze geldi. ‘Başlıyoruz.’ dedi ve ilk cümleyi okudu.
Bana ümit vereceğine zaman verseydin keşke,
Kendimi anlamaya çalışırdım.
Hayatın içinde ölüm var derdim.
En azından bir çok gereksiz uğraşı terk eder boşuna yorulmazdım.
Kimseyle tartışmaya girmez, yok yere üzülmezdim.
Keşke zaman verseydin.
Belli mi olur? Gerçekleri öğrenirdim. Çocuksu düşler kurmazdım.
Özenmezdim mesela. Kimseye imrenmezdim. Her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabullenir, yorum bile yapmazdım.
Yok denecek kadar az konuşurdum. Bir kaç teşekkür ifadesi ile hayatımı sürdürür, selamı alacak bir nefesle idare ederdim.
Keşke zaman verseydin. Yazmadım mesela. Okumazdım. Karın tokluğundan başka bir şey için çalışmazdım.
Sokağa çıkmazdım. Yağmura başka bir anlam, yeşeren buğdaya başka bir anlam, geceye başka bir anlam vermezdim.
Mezarlıklara gidip boş kabirlere uzanmaz, ovaların ortasında ufukları zorlamazdım. Anlam peşinde koşmaz ve sorular sormazdım.
En güzeli de ne olurdu biliyor musun?
Ağlamazdım. Ağlamaz.
İkinci cümle:
Herkes gibi bana da ya Necip Fazıl ya da Nazım Hikmet dediler. İkisini birden beğenme şansını vermediler. Önümüze iki yol, iki seçenek koydular. Gitmemek gibi bir lüksümüz olmadı. Çünkü irademizin olmasını istemediler. Batıya özenmemizi istediler ama iş Batılının sahip olduğu haklara gelince 'Hayır Sen özenmekle mükellefsin.'dediler. Oysa bizim istediğimiz aşkın farklı tariflerini almaktan başka bir şey değildi. Çünkü canımız yaşamak çekti. Yıldıza, geceye, gökyüzüne doymak çekti. İstiklal caddesi hepimizindi. İllaki bölmeye gerek yoktu çünkü biriktirmemek şartıyla her şey yeterliydi. Aç olan ile sofrayı paylaşmaktan başka bir mutluluk var mıydı? Bir sırtı sıvazlamak bin ağacın yaprağına değmek gibiydi. Sahip olmak aslında sahip olduğunu verebilmekti. Geçen yıllar hep bunu bağırdı. ‘Yaptığın iyilikten başka hiç bir şeye sahip değilsin.’ Kimine göre 18 kimine göre 48. Sürenin uzunluğu değil mesele. Mesele var oluşa uygun davranıp davranamadığından ibaret. Mesele bu. Bir kelebek az yaşar ama varlığına uygun yaşar. Ya ....bir kardelen zorda açar ama varlığına uygun yaşar. Güneşin batışı doğuşu kadar varlığına uygundur. Ve büyük müjde ‘ölüm’. Ölümün varlığı hayatın varlığı kadar hem uygun hem de gereklidir.
Üçüncü cümle:
İşin aslı ortada bir ‘emanet’ vardı. En mühim mesele onu verildiği gibi muhafaza etmek ve hikmetini bilip ‘emaneti’ bu dünyada asıl Sahibine satmaktı. Çünkü ümit ve zaman sadece bu şekilde bir manaya bürünürdü. İşte o zaman; boşuna yüklendiğim dünya derdinden kurtulup doya doya varlığımı hissederdim. Vicdanımı azap içinden alıp şu büyük kainatın seyrinin tadını çıkarırdım. Dünya bahçesinin bir arısı olur bana verilmiş ilhamın gayrısıyla uğraşmazdım.
Ümit değil zaman verseydin keşke! Aklım hizmetine köle olur; senin tattığından lezzet alır, senin kokladığından kendimden geçerdim. Derdini soğurur, dermanına koşardım. Senin yanında hep susardım. Varlığını dinlerdim. Varlığından öğrenirdim. Esmaül Hüsnama kapım olurdun. Tıklatırdım. Açılır diye, açılacak diye sessizce beklerdim. ‘O’ kapıda beklemenin tadına varırdım. Sanki açılmış gibi, sanki içerideymişim gibi huzur dolardım. Sonra bir daha tıklatırdım. Tekrar uyanırdım. Açılmasını beklerken ‘beklemenin içinde’ bir daha bir daha kaybolurdum.
Dördüncü cümle:
Elhamdulillah. Bana ümit değil zaman vermişsin. Bugün anladım ve iyi ki bugün anladım. Önceden anlasaydım bu kadar kıymetli olamazdı. Yitirirdim. Ziyan ederdim. Kaderin bilgeliği yine cehaletimi örttü. Zaman dediğim sonsuz bir saadet sözü vermişsin. Dünyada iken cennetin içinde olduğumu anladım. Önünde beklediğim kapının zaten açık olduğunu fark ettim. Açıkmış. Tüm kapılar açık. Elhamdulillah iradem varmış. Bana mesuliyet veren iradem ne kadar da güzelmiş. Ve satıyorum. İrademi asıl Sahibine satıyorum. Yine yazacağım, yine okuyacağım lakin senin ile Rahmeti Rahmana giden yolun dağını, taşını, kuşunu, çiçeğini yazacağım. Sevmek kendinle başlar diyeceğim.
Ağlayacağım. Ağlayacağım. Ve hayatımın sonuna kadar ‘Bana ümit değil de ZAMAN verdiğin’ için hep şükredeceğim.
Dört cümleyi de okuduktan sonra gözlüğünü eline aldı. ‘Biliyorum sizleri çok beklettim.’ dedi. Ve devam etti: Ama çaresizdim, hem de çok çaresiz. Bu geçen yıllarda pişmanlıklarım hep irademe hakim oldu. ‘Hatalarım ile konuşmak.’ ise zamanla benim için kendimi bir türlü alamadığım sohbetlere dönüştü. Kimseye ihtiyaç duymuyordum. Onlar (hatalar) hem sordular hem cevapladılar. Teselli ettikleri kadar utandıra utandıra yerden yere de vurdular. Onlarla konuşurken ne bir kitap ne de bir arkadaş aradım. Bir müptela gibi her gün ayağına gittim. Söz dilendim. Ne dediyse yaptım. Taki bir gün yine ayağına giderken bir çocuğa rastlayıncaya dek. Çocuk bana çok şeyler anlattı. Onları size şimdi anlatmayacağım. Hazır değilim.
Kimse bir şey sormadı. Kağıtları çantasına geri koydu. ‘Allah’a emanet olun.’ dedi ve odadan ayrıldı. Oda yine sessizdi.
(Bölüm 1 son)
Turgay Urgur

6 Ocak 2022 Perşembe

MUTFAK

 Mutfakta olmak güzeldir. Elde avuçta ne var ne yok bilirsin. Yarın birileri sorduğunda cevap verebilirsin. Azla da, çokla da övünecek bir yüzün olur. Olanla yetinirsin. Hem kimse seni aymazlıkla da suçlayamaz. Dahası mutfak insana doğal ve gerçek bir vakur katar. Gelen geçen eline bakar. ‘Nasıl yapıyor?’ diye usul usul merak eder. Sorar. Öğrenmek ister. Saygı duyar. Ha … işin yoruculuk tarafı elbette vardır ama iyi(rahat) uyursun. Üstün başın illa ki biraz batar ama ortaya çıkan işin her şeye değeceğini zaten biliyorsundur. Onun için sakınmazsın, elini korkak alıştırmazsın. Acıdan arzulanan bir tat, ekşiden özlenen bir lezzet çıkarırsın. En keyifli yanı ise tüm işin bittikten sonra ‘birilerinin yemesinden’ mutlu olursun. Mutfak insana şükür etmeyi öğretir. Verileni paylaşmayı öğretir. Bir de kendini dinlemeyi…


TURGAY URGUR

5 Ocak 2022 Çarşamba

Halden

Matemin mahremimdir paylaşmam,

Sekrim sensizlik halimdir ayılmam.

Daldıkça dalarım, insanlığa karışmam,

Özlemim gayrı madumdur daha da sancılanmam.

25 Aralık 2021 Cumartesi

Eğitimin sevgi yolu

 Eğitimin sevgiden başka bir yolu yok. 

İnsanları zorla bir yerlere götürebilirsiniz, istemedikleri işleri mecburiyetle kabullendirebilirsiniz. 

Ama bir kitabın büyüsünü, rakkamların sihirli gücünü, kelimelerin vazgeçilemeyen tutkusunu onlara zorla tattıramazsınız. 

Şefkat ve sevgi ile sunulan bilgilere ihtiyacımız var. Klasik, yeni, geleceğe yönelik fark etmez tüm fikirler onlara en içten duygularla verilmelidir. 

20 Aralık 2021 Pazartesi

yolcu 3

 Yolcu giderken, kenardakiler durdurmuş.

-Nereye?
Sınıra.
-Daha erken değil mi?
Benden önce varanlar var.
-Gel ‘gündemimiz’ var. Herkes bunu konuşuyor.
Ben epey geç kaldım. Duramam. Dursam da bir faydam olmaz. Belki de zararım bile olur.
-Seni kıskandım.
Acınacak halim çokken kıskanılacak yerim yoktur.
-Ben de gelebilir miyim?
Herkes gelebilir. Merak etme zaten istemesen de götürüyorlar.
-Peki ya … ‘gündem’?
Canım benim. Onu alamıyoruz. Ne gündemler dünde kaldı. Ama bu yolculuk hep devam etti. Bismillah deyip yola çıkalım. Şükür edelim, dua edelim ve de çokça çalışalım.

14 Aralık 2021 Salı

(Yeni yazım ) 5’erli soru çözme YÖNTEMİ


Bu yöntemi denemeden geçmeyiniz! Her türlü sınava hazırlanan gençlerimiz ve çocuklarının başarısını gönülden isteyen pek kıymetli velilerimiz bu sistem HEPİMİZE iyi gelecek.
Çok ama çok faydası olacak.
Deneme öncesi konulara hâkimiyet kazanmak, süreyi doğru kullanmak ve yanlışların sayısını hızlı bir şekilde azaltmak için 5’erli soru çözme yöntemini kullanınız.
NASIL? Aynı konuya ait en az 100 soruluk bir testin sorularını 5’er 5’er çözünüz. İlk 5’li çözümden sonra HEMEN şıkları kontrol ediniz. Yanlış olan sorulara bakınız. Bazen doğruyu öğrenmek için konuya gitmeniz ve 15-20dakika arası araştırma yapmanız gerekebilir. İşte tam bu süreç TAM ÖĞRENMENİN GERÇEKLEŞECEĞİ SÜREÇ olacaktır. Benzer soru(lar) karşınıza geldiğinde çok hızlandığınızı ve kendinizden emin bir şekilde soruyu çözeceksiniz. 5’erli soru gruplarının çözümlerini araştırmak için kendinizi zaman ile sınırlandırmayınız. Bir sorunun çözümü bazen 1 dakika, bazen 10 dakika ve bazen daha fazla sürebilir. İlk 5’li grubu bitirdikten sonra diğer 5’li gruba geçiniz. Herhangi bir dersten ilk 100 soruyu bu sistem ile çözdükten sonra yanlışlarınızın azaldığını ve hızlandığınızı fark edeceksiniz.
NEDEN BU SİSTEM? Yapılan yanlışa sıcağı sıcağına bakmak SORUYA VE KONUYA olan ilginizi arttıracaktır. Yanlıştan sonra geçen süre uzun olmadığı için soru ve konu hakkında DAHA ÇOK BİLGİYİ hatırlayacaksınız ve yanlış sonrası öğrenme daha sağlam pekişecek. Kısacası yanlışı ANINDA GÖRECEKSİNİZ. İlerleyen sorularda benzer soru ile karşılaşmak ise sizi zihinsel olarak doğrudan önceden çözdüğünüz soruya götürecektir. Aynı zamanda öncesinde 5’li gruplarda gördüğünüz, uğraştığınız sorularla yine karşılaşmak ve doğru çözüme ulaşmak sizi motive edecektir.
AVANTAJLARI NE OLACAK?
-50’li ve 100’lü soru çözümlerinden sonra gözünüzde büyüyen YANLIŞ KONTROLLERİ ortadan kalkmış olacak. Çünkü 100 soru bittiğinde artık kontrol etmeniz gereken bir yanlış olmayacak.
-Test arasında konu çalışmanın faydalarını bizzat yaşayacaksınız.
-Konu çalışmak sizin için ekstra bir süreç olmayacak. Testler arasında rutine dönecek. Konu çalışma hızınız da artmış olacak.
-Bu sisteme zaman ayırdıkça doğrularınız artacak ve kendinize olan güveninizi yeniden kazanacaksınız. Daha fazlası, daha fazlası için mücadeleye devam edeceksiniz.
-Bu sistem ile hem soruya hem de konuya TAM GEREĞİ KADAR ZAMAN AYIRMIŞ olacaksınız.
-Zorlandığınız dersler bile daha kolay gelecek. Bu nedenle bu sistemi özellikle çok zorlandığınız konularda deneyiniz.
EK TAVSİYELER
-En az 100 sorunun benzer konudan olmasına dikkat ediniz. Farklı derslerin testlerinden oluşan bir testten ziyade tek bir dersin tek bir konusuna yoğunlaşın.
-Elinizde benzer konunun yeteri kadar sorusu olduğundan emin olunuz.
-5’li soru çözümleri için kendinizi zaman ve mekan ile sınırlandırmayınız. Teneffüste, boş derste, otobüste her yerde soru ile uğraşmaya psikolojik olarak hazır olun.
-TAM SÜRELİ TEK OTURUMLU DENEMELERDEN DE ASLA VAZGEÇMEYİNİZ! (Bu sistem sizi tam süreli oturumlar öncesinde hazırlayacak bir süreçtir.)
-Çoktan seçmeli sistem gayet adil bir sistemdir. Sizler de doğru, pratik ve verimli yöntemler ile net sayılarınızı arttırabilir ve istediğiniz hedeflere ulaşabilirsiniz.
-Çalışma öncesi dualardan ve şükürden asla vazgeçmeyiniz.
Bu sistemi şu an 3 sınıfımızda aktif olarak kullanmaktayım. Öğrencilerimden bire bire dönüşler alıyorum. Herhangi bir olumsuzluktan bahseden olmadığı gibi yukarı bahsettiğim faydalarını bizzat gördüklerini söylediler. Yani de denedik ve sonucu gördük. Önceki yıllarda da BU VE BENZERİ SİSTEMLER İLE gençlerimizi Türkiye’mizin marka üniversitelerine gönderdik. Merak edilenler için paylaşımın yorum kısmı kullanılabilir.
Denemeden geçmeyin!
(Çok çalışmaktan, çok çok dua etmekten başka çaremiz yok. Hep çalışacağız, hep çalışacağız. Şikayet etmeden, gereksiz konulara girmeden hep mücadele edeceğiz. Bize emanet pırlanta gibi bir gençlik var. Bize emanet bir ÜLKE VAR.)
Turgay URGUR
ACIPAYAM ANADOLU LİSESİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

27 Kasım 2021 Cumartesi

AYNALAR

 Sabah uyandım. Uyandırıldım.

Solumdaki kırık ayna artık tozdan yansıtma özelliğini iyice kaybetmişti.
Bir zamanlar kullandığım sağımdaki ayda da solumdaki ayna gibi çoktan benim için değerini yitirmişti.
Ne de olsa her ikisi de insan işiydi.
Yok yok…. Düşündüğün gibi değil.
Yeni bir aynaya ihtiyacım falan yok.
Çünkü insan zamanla; hafif hafif finale doğru ilerlerken aslında nereye baksa orasının kendisi için bir ayna olduğunu az da olsa anlıyor.
Yeter ki niyetini bozmasın.
YETER Kİ! Kendisini yıllar içinde sirke misali keskinleştirdiği düşünceleri ile ‘illa ki’ taraftar olma zorunluluğundan çıkarsın.
Ayna demişken, malum insanın içini göstermiyor. İçini ise en güzel kendisi biliyor.
Doğru… Her yaptığımız iş bizim için birer ayna. Mazimiz insanların zihnindeki aynamız. Konuşmalarımız, davranışlarımız ruhumuzun aynaları.
• * *
İzlediklerimiz aynalarımız oldu. Gün oldu aynalarımızı asıllarımız sandık. Akşam duyduğumuzu sabah pazarladık. Çaktırmadan aynı cümleleri söylemeye bile çalıştık. İşin içine birazcık numaradan heyecan ve gerginlik de katınca inandırıcı bile olduk. Ekran aynalarından tek farkımız ise onların bunu para karşılığı (hem de çok iyi paralar karşılığı) yapması olurken bizler bunu bedavadan yaptık. Komik.
• * *
Sabah UYANDIRILDIM kardeşim. Sabaha, güneşe ve bu gün için içimde yeşerttiğim umutlarıma şükür ediyorum. Uykuyu VERENİ, güneşi VERENİ, nimeti VERENİ andım.
Ülkemin yaşadığını ekonomik sorunlar HER VEFALI TÜRK EVLADI gibi beni de üzüyor, düşündürüyor. Birileri işini suiistimal ediyorsa bu daha da düşündürüyor. Ama hayatı sadece son 6 ayda veya son iki-üç senedir yaşadıklarımıza bağlayıp KARAMSARLIK söylemlerine bürünmüyorum. Hayatımın önceliği siyasetin argümanları olamaz. Olmasına müsaade edemem. Sonsuza müştak bir kulun hayatında siyasetin tuttuğu yer dişe tırnağa gelmez.
Biz hiç kimseyi seçmiyoruz. SEÇTİRİLİYORUZ. Ne 3 çeyrek asırdır iktidar olmamış (işin aslı OLAMAMIŞ) bir muhalefeti TERCİH ederim ne de son 30-40 yıldır iktidar olmuş partilerin yanlışlarını SAVUNURUM. Bilenler bilir: işin aslı: demokrasinin olduğunun sanıldığının tüm ülkelerde VATANDAŞIN iradesi 5 veya -sıra çoksa- 10 dakika içinde 4 VEYA 5 YILDA BİR KULLANDIĞI oydan ibarettir. Gerçekçi olmak iyidir. Gerçekçi olmak insana iyi gelir.
• * *
Ebedi saadeti istemeyen yoktur. Ve insan bu ebedi saadeti sevdikleriyle beraber ister. Ve insan EBEDİ SAADETİN yolunu yordamını bir şekilde biliyordur. Son yıllarda kendime hep şu soruyu soruyorum? Neye, ne kadar?, Kime, ne kadar SÜRE AYIRIYORUM. Ve bu süre dağılımı olması gerektiği gibi mi? Ya bu önem dağılımı? Ya da söylem dağılımı? Asıl konuşmam gerekenleri, asıl düşünmem gerekenleri mi düşüyorum yoksa ben de ruhu idam sehpalarına sürüklenenlerden miyim?
Cennet ve cehennem gibi İKİ YER TÜM İNSANLIĞI BEKLİYORKEN dünyanın kırık ve nahoş aynalarına bakıp kendimi üzemem. Bu kırık aynalara ikinci bir aynalık HİÇ YAPAMAM. Her kul gibi Rabbim tarafından DEĞER GÖRDÜM. UYANDIRILDIM. Sabaha merhaba dedim. Vazifem büyük. Zamanımız ise oldukça az. Beni sloganlarla yorma. Varsa HAK İÇİN SOHBETİN BUYUR GEL. ÇAYIM VAR. İkimize de yeter.
TURGAY URGUR

23 Kasım 2021 Salı

sen

hayalim ol,

elim gibi, dilim gibi

çarem ol.

yoruldum,

bilirim zamanım azaldı,

tesellim ol.



3 Eylül 2021 Cuma

Açılış Konuşması

Sayın müdürüm, müdür yardımcılarım, saygıdeğer meslektaşlarım, saygıdeğer velilerimiz ve 

 İdeallerimizin öğretmenleri, geleceğimizin mimarları, ruhlarımızın ve gönüllerimizin doktorları, güzel ülkemizin Savcı ve hakimleri ve daha nice mesleğin güzel ahlaklı, çalışkan adayları Siz Sevgili Öğrencilerimiz Okulumuza Hoş Geldiniz. 

Geçen Pandemi döneminde sizleri çok özledik. Sizler olmadan bilginin, sevginin, üretmenin eksik kaldığını gördük. Biz öğretmenleriniz bugün burada hepinizi görmekten çok mutluyuz. ve şunu çok iyi biliyoruz sizler bize değerli ailelerinizin nadide emanetlerisiniz. Ve şunu da çok iyi biliyoruz Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde binlerce şehidin verildiği bu Cennet vatanımız hem size hem de bizlere verilmiş en güzel emanettir. 

Gençlerimiz gönlünüz rahat olsun; uzman kadrosuyla, geçmişteki başarıları ile kendisini ispatlamış bir okula geldiniz. Şu anda doktor olarak, hakim olarak, öğretmen olarak, mühendis olarak ve daha bir çok kaliteli meslekte görev yapan mezunlarımız var. Sizler de başaracaksınız bunu gözlerinizden okuyorum, meslekleriniz hakkında araştıramalar yapıyorsunuz ve en önemlisi de zamanlarınızı israf etmiyorsunuz. 

Mezun oluncaya kadar hep birlikte okuyabildiğimiz kadar kitap okuyacağız,

Her gün yüzlerce soru çözeceğiz, çözülmeyenler için öncelikle sınıf arkadaşlarımız ile ve sonrasında biz  öğretmenleriniz ile zorlukların üstesinden geleceğiz. 

Günü gününe büyük bir heyecanla verilen ödevlerimizi yapacağız. Sadece siz değil bizler de çok çalışacağız. Çünkü ulaşacağınız güzel meslekler de bizler de tuzumuzun olmasını istiyoruz. 

İnşaallah gün gelecek bu çalışmalar ve dualarımız neticesinde sizleri ülkemizin en seçkin üniversite ve mesleklerinde göreceğiz. 

Canımız gençlerimiz; sizlerin çok iyi bildiği bir konudan bahsetmek istiyorum. Hayatı sevmek, insanları sevmek, bayrağı sevmek, doğayı sevmek, aileyi sevmek insana verilmiş en güzel duygulardandır. Bu duyguların kıymetini bilelim. Birbirimizden selamımızı, hürmetimizi ve Allah için hayrı konuşan sohbetlerimizi esirgemeyelim. 

Biricik gençlerimiz! hayatlarımız bizlere verilmiş en büyük hediyedir. Var olmak, düşünebilmek, nefes alabilmek, konuşabilmek, yiyebilmek, içebilmek öyle güzel birer nimettir ki bu nimetlerin kıymetini sağlıklarımızı koruyarak, zararlı her türlü maddeden ve zararlı her türlü sözden uzak kalarak bilmeliyiz. Eminim sizler Allah'ın size verdiği bu emanetleri en güzel şekilde muhafaza edeceksinizdir. Bu konuda hiç bir şüphem yok.

Güzel ahlaklı, nezaket dolu gençlerimiz. Size öğretmenlerinizden bir mesaj getirdim. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum zaten bildiğiniz bir şey ama elçiye zeval olmaz, üstümde kalmasın söylüyorum. 'Sizleri çok seviyoruz.- hani Cengiz Kurtoğlu şarkı da söylüyor ya : Duyanlara, duymayanlara ben onu seviyorum diye. Bizler de sizleri çok seviyoruz. 

İyi ki varsınız! İyi ki bizim okulumuzun öğrencisi oldunuz. 

Sizlere başarılar diliyorum ve saygılarımla selamlıyorum. 











 

7 Mayıs 2021 Cuma

Z kuşağı mı? İhmal mi?

 Z kuşağı etiketinin arkasına saklanmak doğru değil. İşin aslı insanları harfler ile bir birinden ayırmak hiç doğru değil. İnsanın V’si, Y’si, Z’si olmamalı.

(Bir de harf yokmuş gibi son harfleri seçmişler.)
Bilim, gelişmelerle birlikte insanların hayatlarına giren sorunlara da çözüm bulmayı öncelik edinmelidir diye düşünüyorum. Hatta muhtemel sorunları önceden düşünüp, daha soruna dönüşmeden kişileri bilgilendirmelidir.
Bugün; sorumsuzluk, davranış bozuklukları, tembellik, iletişim beceriksizliği ve sayabileceğimiz daha birçok olumsuzluk ‘Z’ kuşağı etiketi ile paravanlanıyor. 'Ne yapalım?' nesil böyle diye meşrulaştırılıyor. Dahası kabullenilip çözüm yolları ve sorunun asıl nedenleri gün yüzüne çıkarılmıyor.
Eğer bir şeyler eksikse veya yanlış ise bu kuşak özelliği değil ihmaldir.
Okulun, caminin, evin, sokağın yani insanın olduğu her yerin ihmalidir.
‘Bu türler böyle!’ demekten vazgeçelim ve bu ihmali görelim.
• * *
İHMALİMİZİ görelim!
Çalışkan olarak, kitap okuyarak, güzel konuşarak örnek olalım.
Aile üyelerimize nitelikli zaman ayıralım. Aklımızda türlü türlü işler varken kendimizi ‘ailemize zaman ayırıyoruz’ diye kandırmayalım.
Yani iş zamanı sadece işimizle, aile zamanı sadece ailemizle, ibadet zamanı sadece ibadetimizle uğraşmayı kendimize şiar edinelim.
• * *
Ortam hazırlamak önemlidir. Evin ortamı, okulun ortamı, caminin ortamı, sokağın ortamı, iş ortamı insanın bedenine ve de ruhuna hitap edebilmelidir.
Kişi bulunduğu yerde kendisini huzurlu hissedebilmeli ve ‘orada’ olmayı istemelidir. Ortamda yapılan her şey insanın gelişiminde bir yapı taşını oluşturur. Bundan dolayı ortamda konuşulan ve ortamda yapılan her hareket çok önemlidir.
* * *
İşte bu yüzden insan, Sultan Ahmet Camisinin avlusunda oturmayı sever.
Sade bir ev ortamına özenir.
Güzel muhabbetlerin olduğu yerden ayrılmak istemez.
Dar koridorlardan ferah bir bahçeye çıkmayı tercih eder.
Ne zaman çok darlansa gözünü mavi gökyüzüne diker.
Güneş batışında up uzun bir sahilde yürümeyi özler.
Babasıyla, annesiyle, kardeşleriyle yaptığı hoş sohbetleri yıllar geçse de yâd eder.
Saygı ve değer gördüğü bir iş ortamında üretkenliği artar.
Secdede, oruçta bulduğu huzuru dünyanın hiçbir zenginliğinde bulamaz.
• * *
Hasılı V-Y-Z kuşağı ve daha birçok uyduruk etiket algı yönetimin başka birer uzantılarıdır.
• * *
Sosyal medya takiplerimizi bırakalım ve sevdiklerimizi yüreğimizin, hayatlarımızın merkezine alalım.
Onlarla konuşalım. Çoğunluk itibariyle dinleyelim. Nezih ve sade ortamlar hazırlayalım.
Onlar bizim Z kuşağı diye sınıflandırılan çocuklarımız değil, onlar bize Allah’ın bu dünyadaki en güzel hediyelerinden birisi. Emaneti ihmal etmeyelim.
Onlarla dua edelim. Onlara dua edelim.
Ve bir gün biz onlardan ayrıldığımızda bizleri iyi anmalarını sağlamak için bugün elimizde ne fırsatlar varsa hepsini kullanalım.
Sünneti Seniyye ve Kurani pencerelerden bakmak gibi elmas hazineler varken zaman kaybetmeyelim.
Bir insana sadece helal ve haram anlatılsa hayatı doğru yaşamak için başka bir şeye ihtiyaç kalmaz. Helal ve haramı bilen nesiller kendilerini asla Z kuşağı olarak nitelendirmeyeceklerdir.
TURGAY URGUR

2025 Açılış Konuşmam

 İnsan neyi özler? Sevgiyi, huzuru, barışı, başarıyı, umudu özler. Bunun en doğru yerlerinden birisi Siz sevgili çalışkan, dürüst ve güzel a...