12 Eylül 2012 Çarşamba

Düşünce

‘Ego’ ile ‘ene’ batı ile doğunun düşünce sistemlerinin farklılığını ortaya seren iki eşe-yakın anlamlı mefhumdur. Id, ego ve superegonun tanımlamaları teorik olarak gerçeğe gayet yakın. Lakin ‘batı’ insanı üçü arasında nereye yerleştireceği konusunda başarısız oldu. Öncelikli hata dünya merkezli bir yaşantı ile başladı. Hristiyan teolojisi kapitalizmin cazibesine dayanamadı. Özgürlükler konusunda kepçenin ayarını tutturamamak da ahlakın uygulanabilirliğini hamurdan bir oyuncağa çevirdi. Bu bağlamda ‘ıd’in etki alanı çok gelişti. Aile yaşantısının çöküşü, sömürgeciliğin hayvani bir hırsa dönüşmesi, cinselliğin alenilik kazanması bu etki alanı içinde kendisine yer buldu. Id’in bu kadar güçlü alanı her geçen gün büyüyen ve gelişen bir ego yarattı. Batılı insan doğulu karşısında her geçen büyüdü. Batılının aktif bir ‘ego’ su, doğulunun ise aktif bir ‘superegosu’ oldu. Id’in bu kendi kendisini genişleten alanı kurallar ve cezalar ile sınırlandırıldı fakat kanun duvarları içinde uyumlu görünen batı zihniyeti kendi yaşam alanı dışında Id’den gelen isteklerine daha hırçın bir şekilde tatmin aradı. Yakın zamanın Ortadoğu baskınları hak arayışı, savaş veya sömürgecilikten öte bilinçaltındakilerin hayâsızca dışa yansımalarıdır ki tecavüzler, çocuk cinayetleri vd. bunun örneklerindendir. Batılının superegosu ise yerini estetik anlayışına bıraktı. Estetik ile sınırlandırılmaya çalışılan bir id merkezli yaşantı aslında batılının yaşam değil ama hayatta kalma felsefesi oldu ve batılı bunu başarılı bir şekilde gizlilik çerçevesinde uyguladı. Turgay Urgur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...