3 Eylül 2021 Cuma

Açılış Konuşması

Sayın müdürüm, müdür yardımcılarım, saygıdeğer meslektaşlarım, saygıdeğer velilerimiz ve 

 İdeallerimizin öğretmenleri, geleceğimizin mimarları, ruhlarımızın ve gönüllerimizin doktorları, güzel ülkemizin Savcı ve hakimleri ve daha nice mesleğin güzel ahlaklı, çalışkan adayları Siz Sevgili Öğrencilerimiz Okulumuza Hoş Geldiniz. 

Geçen Pandemi döneminde sizleri çok özledik. Sizler olmadan bilginin, sevginin, üretmenin eksik kaldığını gördük. Biz öğretmenleriniz bugün burada hepinizi görmekten çok mutluyuz. ve şunu çok iyi biliyoruz sizler bize değerli ailelerinizin nadide emanetlerisiniz. Ve şunu da çok iyi biliyoruz Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde binlerce şehidin verildiği bu Cennet vatanımız hem size hem de bizlere verilmiş en güzel emanettir. 

Gençlerimiz gönlünüz rahat olsun; uzman kadrosuyla, geçmişteki başarıları ile kendisini ispatlamış bir okula geldiniz. Şu anda doktor olarak, hakim olarak, öğretmen olarak, mühendis olarak ve daha bir çok kaliteli meslekte görev yapan mezunlarımız var. Sizler de başaracaksınız bunu gözlerinizden okuyorum, meslekleriniz hakkında araştıramalar yapıyorsunuz ve en önemlisi de zamanlarınızı israf etmiyorsunuz. 

Mezun oluncaya kadar hep birlikte okuyabildiğimiz kadar kitap okuyacağız,

Her gün yüzlerce soru çözeceğiz, çözülmeyenler için öncelikle sınıf arkadaşlarımız ile ve sonrasında biz  öğretmenleriniz ile zorlukların üstesinden geleceğiz. 

Günü gününe büyük bir heyecanla verilen ödevlerimizi yapacağız. Sadece siz değil bizler de çok çalışacağız. Çünkü ulaşacağınız güzel meslekler de bizler de tuzumuzun olmasını istiyoruz. 

İnşaallah gün gelecek bu çalışmalar ve dualarımız neticesinde sizleri ülkemizin en seçkin üniversite ve mesleklerinde göreceğiz. 

Canımız gençlerimiz; sizlerin çok iyi bildiği bir konudan bahsetmek istiyorum. Hayatı sevmek, insanları sevmek, bayrağı sevmek, doğayı sevmek, aileyi sevmek insana verilmiş en güzel duygulardandır. Bu duyguların kıymetini bilelim. Birbirimizden selamımızı, hürmetimizi ve Allah için hayrı konuşan sohbetlerimizi esirgemeyelim. 

Biricik gençlerimiz! hayatlarımız bizlere verilmiş en büyük hediyedir. Var olmak, düşünebilmek, nefes alabilmek, konuşabilmek, yiyebilmek, içebilmek öyle güzel birer nimettir ki bu nimetlerin kıymetini sağlıklarımızı koruyarak, zararlı her türlü maddeden ve zararlı her türlü sözden uzak kalarak bilmeliyiz. Eminim sizler Allah'ın size verdiği bu emanetleri en güzel şekilde muhafaza edeceksinizdir. Bu konuda hiç bir şüphem yok.

Güzel ahlaklı, nezaket dolu gençlerimiz. Size öğretmenlerinizden bir mesaj getirdim. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum zaten bildiğiniz bir şey ama elçiye zeval olmaz, üstümde kalmasın söylüyorum. 'Sizleri çok seviyoruz.- hani Cengiz Kurtoğlu şarkı da söylüyor ya : Duyanlara, duymayanlara ben onu seviyorum diye. Bizler de sizleri çok seviyoruz. 

İyi ki varsınız! İyi ki bizim okulumuzun öğrencisi oldunuz. 

Sizlere başarılar diliyorum ve saygılarımla selamlıyorum. 











 

7 Mayıs 2021 Cuma

Z kuşağı mı? İhmal mi?

 Z kuşağı etiketinin arkasına saklanmak doğru değil. İşin aslı insanları harfler ile bir birinden ayırmak hiç doğru değil. İnsanın V’si, Y’si, Z’si olmamalı.

(Bir de harf yokmuş gibi son harfleri seçmişler.)
Bilim, gelişmelerle birlikte insanların hayatlarına giren sorunlara da çözüm bulmayı öncelik edinmelidir diye düşünüyorum. Hatta muhtemel sorunları önceden düşünüp, daha soruna dönüşmeden kişileri bilgilendirmelidir.
Bugün; sorumsuzluk, davranış bozuklukları, tembellik, iletişim beceriksizliği ve sayabileceğimiz daha birçok olumsuzluk ‘Z’ kuşağı etiketi ile paravanlanıyor. 'Ne yapalım?' nesil böyle diye meşrulaştırılıyor. Dahası kabullenilip çözüm yolları ve sorunun asıl nedenleri gün yüzüne çıkarılmıyor.
Eğer bir şeyler eksikse veya yanlış ise bu kuşak özelliği değil ihmaldir.
Okulun, caminin, evin, sokağın yani insanın olduğu her yerin ihmalidir.
‘Bu türler böyle!’ demekten vazgeçelim ve bu ihmali görelim.
• * *
İHMALİMİZİ görelim!
Çalışkan olarak, kitap okuyarak, güzel konuşarak örnek olalım.
Aile üyelerimize nitelikli zaman ayıralım. Aklımızda türlü türlü işler varken kendimizi ‘ailemize zaman ayırıyoruz’ diye kandırmayalım.
Yani iş zamanı sadece işimizle, aile zamanı sadece ailemizle, ibadet zamanı sadece ibadetimizle uğraşmayı kendimize şiar edinelim.
• * *
Ortam hazırlamak önemlidir. Evin ortamı, okulun ortamı, caminin ortamı, sokağın ortamı, iş ortamı insanın bedenine ve de ruhuna hitap edebilmelidir.
Kişi bulunduğu yerde kendisini huzurlu hissedebilmeli ve ‘orada’ olmayı istemelidir. Ortamda yapılan her şey insanın gelişiminde bir yapı taşını oluşturur. Bundan dolayı ortamda konuşulan ve ortamda yapılan her hareket çok önemlidir.
* * *
İşte bu yüzden insan, Sultan Ahmet Camisinin avlusunda oturmayı sever.
Sade bir ev ortamına özenir.
Güzel muhabbetlerin olduğu yerden ayrılmak istemez.
Dar koridorlardan ferah bir bahçeye çıkmayı tercih eder.
Ne zaman çok darlansa gözünü mavi gökyüzüne diker.
Güneş batışında up uzun bir sahilde yürümeyi özler.
Babasıyla, annesiyle, kardeşleriyle yaptığı hoş sohbetleri yıllar geçse de yâd eder.
Saygı ve değer gördüğü bir iş ortamında üretkenliği artar.
Secdede, oruçta bulduğu huzuru dünyanın hiçbir zenginliğinde bulamaz.
• * *
Hasılı V-Y-Z kuşağı ve daha birçok uyduruk etiket algı yönetimin başka birer uzantılarıdır.
• * *
Sosyal medya takiplerimizi bırakalım ve sevdiklerimizi yüreğimizin, hayatlarımızın merkezine alalım.
Onlarla konuşalım. Çoğunluk itibariyle dinleyelim. Nezih ve sade ortamlar hazırlayalım.
Onlar bizim Z kuşağı diye sınıflandırılan çocuklarımız değil, onlar bize Allah’ın bu dünyadaki en güzel hediyelerinden birisi. Emaneti ihmal etmeyelim.
Onlarla dua edelim. Onlara dua edelim.
Ve bir gün biz onlardan ayrıldığımızda bizleri iyi anmalarını sağlamak için bugün elimizde ne fırsatlar varsa hepsini kullanalım.
Sünneti Seniyye ve Kurani pencerelerden bakmak gibi elmas hazineler varken zaman kaybetmeyelim.
Bir insana sadece helal ve haram anlatılsa hayatı doğru yaşamak için başka bir şeye ihtiyaç kalmaz. Helal ve haramı bilen nesiller kendilerini asla Z kuşağı olarak nitelendirmeyeceklerdir.
TURGAY URGUR

30 Nisan 2021 Cuma

itiraz

 

Doğamız gereği itirazımız oldu. 

İtirazlarımızın bir işe yaramadığını anlamak ise ‘geç bir başlangıç’ oldu.

İnsan öğreniyor muydu?

Hayatı idame ettirmek için bu kadar meşakkate gerek var mıydı?

Birkaç cümle geri gelip, itirazlara dönsek sanırım iyi olacak.

Bu itirazlar ikiye ayrılıyor. Sesli olanlar ve sessiz olanlar.

Sesli olarak daha ziyade yansımalara benziyor ve bu yansımalar ekolarından sonra usulca yok olup gidiyorlar.

Klasik herkesin bildiği türden olan itirazlar: aileye, işe, hayata, sisteme, sistemsizliğe, devlete, kurallara, yasaklara, hastalıklara ve daha tecrübe ettiğimiz ne cinsleri varsa kısacası hepsine olan itirazlarımız.

Çelişkili itirazlarımız ise işin en çetrefilli yanıydı. Örneğin: büyümeye ve de büyümemeye, paraya ya da parasızlığa, insana yahut insansızlığa. 

Birileri itirazları için canını bile verdi.

Hatta kendi canlarıyla yetinmediler bazen yakınlarının canını bile itirazlarına kurban ettiler.

Bu tür itirazlara ödenen bedeller görününce ise toplumun vicdanından hep aynı tepki kısa bir süreliğine de olsa dilleniverdi: değer miydi?

Beni bilenler az buçuk şunu da bilir. Sesli olan itirazlara yeteri kadar sözcük yazdık. Asıl gelelim şu: sessiz itirazlara.

Bu yaşıma kadar eğer hayatta bir mana bulduysam, tam da bu sessiz itirazlarda buldum.

‘Aman itirazın sessizi de olur muymuş?’ deyip içinizdeki sessizliği duyurmayınız!

Öncelikle ya da önceliğim şu: sesli itirazların karşılığı yok ama sessiz itirazların karşılığı aslında tam da sahip olduğumuz tek şey: hayat.

Olayı- konuyu buradan ileri götürmek epey bir zor görünüyor.

Yaz bakalım! Sessiz itirazlar neymiş?

Evet . . . yazımızın sonuna geldik. Zaten çoğu zaman uzun yazıyorsun diyenler oluyordu. Böylece yazımız da kısalmış olur.

Siz yine de ayrılmayın.

 İllaki bir iki tane sessiz itiraz buluruz.

Ehil bir yaşa kadar farkında olmadan dimağlarımızda 'ölmeyeceğiz serumuyla' büyüttüğümüz ve neticesinde meyvesinden ziyade dalları ve dikenleri ile canımızı acıtan ama büyümesine de kesinlikle engel olamadığımız bir ağaca benzeyen 'sessiz bir itiraz' ile başlayalım.

‘YOK OLMAMALIYIM.’

Tekrar yazmak da fayda var sanırım. Sessiz itirazımızın adı 'Ben yok olmamalıyım!'

Bu kadar emek çektim. Okudum, büyüdüm, zorlandım, çok ama çok çalıştım. Ev sahibi, iş sahibi, araba sahibi oldum. Hadi bunları da geçtim; çoluk çocuk sahibi oldum. Daha torunlarım olacak. Bahçemi henüz düzenliyorum. Yakında ikinci kitabım basılacak. Şimdilerde hayattan çok farklı tatlar alıyorum. Yaptıklarım ne ki? Daha birçok hayalim var. Hülasa; 'Ben yok olmamalıyım.' 

Kesinlikle EVET. 

Kimse yok olmamalıdır. 

Zulmün yanına kar kalmayacağı zalimler, körpecik yaşında hayata veda eden masum çocuklar, helal dairesinde hayatlarını yaşamış olan herkes; yani hiç kimse yok olmamalıdır. 

İnanıyoruz. Olmayacaklar. 

 

 

 

 

15 Nisan 2021 Perşembe

senle

Mutmain bir yürekle ocağına düştüm,

Kıvılcımlar çıtladı loş ışıkta.  (üşüştü)

Deşince alevi bir başkaydı ürpertin. 

Tebessümün ve bir an ateşten uzaklaşışın. 

tutuşmazdı eteğin

ama insan işte ... tedbirliydi her yolculuğa.

uzasın diye gece;

 kısıldı gaz lambası, 

usul gülümsemeler kadar kıttı,

İs kokusunda çamın tadımlık aroması.

belki de o kıtlıktı ümidimi perçinleyen.

duvarlarda sessiz şahitler,

her şeyi aslından büyük gölgeleyen.

ömürlük rabıtadaki gıcırtı,

o saatten sonra insan duymak istemiyor küçükte olsa bir tıkırtı. 

bölünmesin istiyorsun hece, 

bilindik bahaneler ile başlıyor,

ne de olsa bitecek gece.

buharla tıngırdayan demliğin hipnozu,

dakikalardan oluşan hasret yap-bozu. 

aralara girdi dudaklardaki çayın tadı,

her derdimi anlatamadım,

her duygunun yok ki adı. 

ah uyku ah uyku!

bulma bizi. 

bulursan da!

ayırma bizi. 

bırakta bir ocakta ömür küllensin, 

son kıvılcıma kadar ayrılmasın gözler. 

çok yorulursa kıl çulda uzansın sözler. 

ha dizimde başın,

ha dizinde başım,

ne fark eder ki senle ise ocakta aşım. 

*     *     *

iki tahta kaşık,

çok bile 

 



8 Nisan 2021 Perşembe

unut

 elinde büyüdüm,

yüreğim elinde büyüdü. 

sensiz yaşayamam,

anlamı olmaz,

kendimi yoramam,

sessiz yaşamaya dayanamam. 

korkarım,

çekinirim,

başaramam,

anlamı olmaz,

boşuna mücadele etmem,

olmayacağını biliyorum.



1 Nisan 2021 Perşembe

ÖĞRETMEN

 İşimiz enerjisini sevgiden alır. 

Bu kaynak bitmez ve tükenmez olduğu için 'biz öğretmenler' yorulmayız. Meslek aşkımızı yitirmeyiz. 

Bu cennet vatanın evlatları bize verilmiş en değerli emanetlerdir. 

Emanette ayrım, emanette ilgisizlik, emanette tembellik göstermeyiz. 

 

15 Şubat 2021 Pazartesi

SORGU

tahta bir sandalyede

elimde kelepçe

sen sorgula beni. 

sen ayakta,

ben bitkin,

bakışlarım ezik,

duvarlar üstümde,

ışıklar yüzümde,

gözlerim pörtlek, 

dilim yorgun,

sen sorgula beni.

şimdiden değil gelecekten sor,

usanmadan bıkmadan yor beni yor,

her bildiğimi al,

işlenmemiş günahlarımı sor,

kendimden neden geçtiğimi sor,

senin için nelerden geçtiğimi sor. 

bendeki seni sor. 

bayılırsam,

bir kova utanç dök,





14 Şubat 2021 Pazar

13 ŞEHİT

 Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan bizlere de şuur diliyorum.

Hakiki manada iman, kula yakışan bir irade ve hayırda işleyen bir ömür diliyorum.
İşimiz çok zor.
Ne çileler çekiliyor, ne canlar gidiyor da bihaber yaşayıp gidiyoruz.
Ya da bihaber olmayı biz istiyoruz.
Bile bile tercih ediyoruz.
Bir gün gelecek ve çile çekenlerle, genç yaşta Allah için şehit olanlarla mahşerde buluşacağız.
Bütün insanlık orada olacak.
Olmak istiyoruz.
Annelerimizle, babalarımızla, çocuklarımızla, Peygamberlerimiz ile, hayalimizin ulaştığı ne kadar iyiler varsa; onlarla sonsuza dek beraber olmak istiyoruz. Bunun hakkımız olduğunu düşünüyoruz.
İnanıyoruz ki! Bize de sorulacak. ‘Sen ne yaptın?’
Harbiden biz ne yapıyoruz ki?
Soruyu biraz daha kolaylaştıracak olursak, şimdiye kadar ne yaptık?
Yani Allah hayırlısını versin. Lakin sabaha çıkamasak ve üzerine Yemin edilen O GÜN’de yeniden diriltilsek ne diyeceğiz?
Ben kendi adıma cevap bulamıyorum. Umarım sizde de durum aynı değildir.
Gün gelecek ve yeniden var edileceğiz.
Hem de ne ilim, ne de din sahtekarlığının geçerli olmadığı bir yerde;
Paranın geçmediği,
Statünün işlemediği,
Zerre kadar ayrımın olmadığı,
Adaletten şüphe duyulmayan,
Terazinin zerre miktarı yanlış ölçmediği,
Renklerin, dillerin, ideolojilerinin, ırkların ayrıştırılmadığı,
Laf ve zeka oyunlarının sökmediği,
Her şeyin olduğu gibi, aslı gibi, bizzat yapıldığı gibi gözler önüne serpildiği,
İtiraza gereğin olmadığı,
Hak yerini bulacağından şikayete bile ihtiyacın duyulmadığı bir yerde dirilteceğiz.
İşimiz gerçekten çok zor.
Dedim ya….
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan bizlere de şuur diliyorum.

13 Şubat 2021 Cumartesi

ashes

 

Flashes in your eyes,

Lashes in my dreams.

Ashes in our words.  

ERKEN BAHAR

Zamansız açtın,

Ansızın kaçtın. 

Yüreğime yalancı çiçekler saçtın. 


Erken baharsın,

Aldatırsın.

Bir gün, iki gün görünür,

Sonra kışım olursun. 


Sahtesin.




2025 Açılış Konuşmam

 İnsan neyi özler? Sevgiyi, huzuru, barışı, başarıyı, umudu özler. Bunun en doğru yerlerinden birisi Siz sevgili çalışkan, dürüst ve güzel a...