29 Ocak 2014 Çarşamba

hırsız kim ?

İhaleyi tanıdığına verirsin hak çalarsın,
Derse zamanında girmezsin bir gençliğin geleceğini çalarsın,
İşini tam yapmazsın emek çalarsın,
Birisinin önüne geçersin mevki çalarsın,
Şuursuzca davranırsın kişilik çalarsın,
İnsanları oyalarsın zaman çalarsın,
Yalan konuşursun doğruluk çalarsın,
İkiyüzlü davranırsın duygu çalarsın,


27 Ocak 2014 Pazartesi

Sharon’s Zaman


Today’s zaman (Zaman’ın İngilizcesiymiş)  Sharon’ın ölümü üzerine Sharon için ‘çığır açan, öncü’ ifadelerini kullandı. Yani kendi doğrusunu karakteri  gereği yerine getirdi. 
Beddua edecek halleri yoktu yaaa..   Herhalde böyle bir şey yapacaklardı.
·            *         * 

  Meraklısı internete bir bakıversin. 

26 Ocak 2014 Pazar

Ne değişti?(miş-miş)


Değişen bir şey yok. Her şey aynı, herkes aynı. Son on bir yılda yaklaşık 14 kat büyüdünüz. Yaptıklarınıza kimse bir şey demedi. Yok edilmesi gereken bir engel olarak görülmediniz. Tüm bakanlar, bürokratlar sizleri her platformda ön plana çıkardı. Size teşekkür etti. Destek oldu. Sizden iyi bahsetti. Bu gün Allah’a şükür başımızda olan hükümete gönül vermiş milyonlar size para verdi, burs verdi, kurban verdi. Hem de yıllarca verdi. Karşılık beklemeden verdi. Sadece Allah rızası için verdi.

Herkes aynı. Siz de öz-eleştiri eskiden de yoktu şimdi de yok. Siz eskiden de bindiğiniz dalı keserdiniz şimdi de kestiniz. Eskiden de insanları paraları ve zekaları için sevdiniz şimdi de aynı. Ne değişti? miş-miş

 Lakin o kadar vefasız çıktınız ki! Düşmanları sevindirecek kadar küçüldünüz ve zavallı oldunuz.

17 Aralık’tan bu yana Türk lirası en az %20 değer kaybetti. Belki de daha da kaybedecek. Bankalara, eşine, dostuna borcu olan herkesi sayenizde bir telaş sardı. Sanayici, yatırımcı şimdi risk almaktan çekinir hale geldi. Hükümeti düşürme söylemlerini geliştirmek size mi kalacaktı? (Ne değişti?miş-miş)

Şimdilerde yine ağır abi moduna büründünüz. Vefadan, eskilerden, yapılanlardan, size verilen desteklerden bahsediyorsunuz. Lakin siz de fakındasınız ki! Hiçbir şey eksisi gibi değil.

Yani çok şey değişti ama siz bir türlü değişemediniz. 

Turgay Urgur

23 Ocak 2014 Perşembe

Kazalar

Ülkemizde özellikle kış aylarında olan otobüs kazaları büyük bir çoğunlukla bilinçsizlik ve eğitimsizlik nedeniyle olan kazalardır. Toplu taşıma araçlarını kullanan kişilerin eğitimleri, olgunlukları, profesyonellikleri ilgililer tarafından mutlaka gözden geçirilmelidir. Bu ihmalkârlığın vebalini ve sorumluluğunu mutlaka gerekli kurumlar sahiplenmelidir. Vatandaşlarımız toplu taşımada can güvenliklerini hiçe sayan kalitesiz hizmet anlayışını hak etmiyor. Dün ve bugün olan otobüs kazalarında vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Turgay Urgur  

19 Ocak 2014 Pazar

ÖRTÜ


17 Aralık ülkenin adeta sürpriz gündemiydi. İktidara gelme umutları olmadıkları için birilerini bu durum çok sevindirdi. Ama rüyadan erken uyandılar çünkü bekledikleri olmamıştı ve Akp oy oranından bir şey kaybetmemişti. Kaybetmez de çünkü sade vatandaş AKP’yi seviyor. Yapılanların gayet iyi bir şekilde farkında. Sade vatandaş da okumuyor ama bir artısı var. Samimiyeti hissediyor ve hiçbir şey bilmese bile eskisi ile bu günü karşılaştırdığında gelinen noktayı vicdan sahibi olduğu için görüyor. Sade vatandaşın asıl üzüldüğü ise: bir zamanlar burs verdiği, gazetesine abone olduğu, her platformda destek olduğu yapının vefasızlığına ve Sözcü veya Cumhuriyet ağzı ile konuşmasına kızıyor. En önemlisi de sade vatandaş AKp giderse cemaatinde de ortada kalmayacağını biliyor.   
17 Aralık’ta bilinenin dışında çok bir şey olmadı. Sadece Cemaatin ve AK partinin üzerindeki örtü ya kendiliğinden düştü ya da sürekli türetildiği ve hatırlatıldığı gibi düşürüldü. Bürokrasideki yapılanma, adamcılık veya cemaatin çalışma şekli zaten biliniyordu. Sadece gözden kaçmıştı. Akp tüm siyasal eleştirileri; parti olması ve sorumluluk gereği ile üstüne aldığı için cemaatin yaptıkları dikkat çekmiyordu. Medya ile, PKK ile ve dış sorunlarla siyasal iktidar uğraşırken cemaatin işleri tıkırındaydı. Tıkırındaydı ki uluslararası ihaleleri şekillendirecek ve ülke içindeki zengin holdinglere dağıtacak kadar zamanı ve ananası vardı.
Şu anda körü körüne cemaatini savunan grup ikiye ayrılıyor. Televizyonlarda  henüz seçilmemiş bir partinin üyeleri gibi dost-modern darbeyi savunanlar yani işin psikolojik yönünü canlı tutmaya çalışanlar ve ‘önde gidenleri’(elit camia) cemaati savundukları için cemaati savunma refleksi gösterenler. Elit camia dersini iyi çalışmış. Yapılması gerekenleri gayet iyi biliyor. Hatta elit grup bile kendi içinde ikiye ayrılmış durumda; - uluslararası boyutta Today’s zaman’nın yazarları devredeyken. Akp’yi içten bitirme işi Türköneye bırakılmış. Refleks gösteren grup zaten eskiden beri okumayan, öğüt, yönlendirme, telkin ile ilerleyen grup olarak karşımıza çıkıyor. Bu grupta birazcık ‘neler oluyor’ şaşkınlığı da yok değil.

Varsaydıkları gibi Sayın Başbakanın oğulları ile ilgili bir olumsuz bir durum olsaydı. Çoktan servis ederlerdi. Amaç sadece yıpratmak ve siyasal iktidarı zora sokmaktı. 
Turgay Urgur

18 Ocak 2014 Cumartesi

İSYAN 3



Her hayalini kurmamış olsaydım,
Söyleyecek sözlerim kalsaydı,
Dökecek yaşım kalsaydı,
Seni dinleyecek dermanım olsaydı.

Hiç görmemiş,
Yanına gelmemiş,
Sevmemiş,
Olsaydım.

Dile kolay…
Aşk olmasaydı,
Ümit olmasaydı,
Sen olmasaydın.

Dile kolay…
Geçseydi.
Bitseydi.
Unutsaydım.


Turgay Urgur 

16 Ocak 2014 Perşembe

Deşifre 2- Beyin tutulması


Takke düşüp kel görününce, birileri bunu fırsat bilip üst versiyonlarına Bediüzzaman’ın Risalelerinden cümlelerle saldırdı. Zaman geçmeden misliyle de karşılık gördüler. Yetmedi birileri utanmadan, sıkılmadan ayetlerle laf yetiştirme dönemine geçti. Yurt içi ve yurt dışındaki ihalelerin dili ticariydi. Lakin görünürde konuşulan dil dini bir litaratüre sahipti.
Yıllarca kendilerinden istenilenlerin kutsal birer emir olduğunu düşünen, gittikleri yerde dinleyicilikten ve figüranlıktan başka bir şey yapmayanların öz-eleştiri yapmasını beklemek için biraz fazla iyimser olmak gerekiyor.
·            *       * 
1. İnsan kardeşim insan…. Senin gibi, benim gibi insan….. Hiyerarşindekileri(!) kutsamana, kusursuz görmene, söylediklerini sorgusuz-sualsiz kabul etmene gerek yok. İnsanlar hata yapabilirler. İnsanların söylediklerini düşünmeden, irdelemeden hayata geçirmemek gerekir. Enaniyet, gurur, firavunlaşmak, tağutlaşmak, şefkat tokatları, şeytanın desiseleri, ihlas hakkında, muhakemat, hiçbir şey okumadın? Bu işler sadece internet gazeteciliğini takip etmekle olmuyor.
·            *       * 
2. Gazeteleriniz apartman kapılarında çöp olurken, güneşten sararıp, solup giderken; bu ülkede herkes(sağcısı-solcusu) size ‘yazıktır’, ‘günahtır’ ve ‘israftır’ dedi. Ama eleştiri ve gerçek manada dinleme kültürünüz olmadığı için yıllarca bunlara gözlerinizi kapattınız. Adeta beyin tutulması yaşadınız. Bu işin sana göresi bana göresi yok. İsraf haramdır.
3. Teröristi gazetenizde yazarlarınız ‘gerilla’ ve ‘militan’ yaptı. İsteyene arviş verebilirim. Nasılsa gazete okunmuyor. Ne yazsak olur dediniz. İşinize geldiği gibi hoşgörü dağıttınız. Kendiniz okumadınız, okuyanı ve eleştireni de günahkar buldunuz. Siz bunları yazarken ayda 15-20 şehit haberi geliyordu.
4. Basit olmayın. Kimsenin hırsızı savunduğu falan yok. Elinize-yüzünüze bulaştırdınız ama devlette işler kendi aranızdaki ilişkiler gibi olmuyor. Milli menfaatler ve ülkemizin geleceği sizin algıladığınız gibi değil.  
5. Önceden de yazdım; hiç işi kalmamış gibi iki tane yazarınız tam 26 gün gazetenizde “İslamcılığın bittiğini” tartıştı. Utanmadan, sıkılmadan yıllarca onları destekleyen kitlelere saygısızlık yaptılar. En sonunda yine vicdanlı ve biraz insaflı yazarınız işin ucu Said Nursi’ye dayandırılınca; “el insaf” dedi. Ve gazetede yapılan edepsizliği vurguladı.
6. Memlekette herkes et yiyormuş gibi televizyon kanalınız saçma sapan ‘kebapçı programları’ yaptı.
7. Bunları yazıp çizmek insanı dinden çıkarmıyor. Dinimiz bize istişare şuurunu tavsiye ediyor.
8. Kimseye hakaret ettiğimiz falan yok. Tarzımızda değildir. Lakin beynimizi de kimseye kiraya vermedik.  
*             *                   *
İnşaallah bundan sonrası normalleşme adına hayırlara vesile olur. Toplum sayenizde insanların gerçek yüzünü daha iyi gördü.  
Dua ile, hayır dua ile,

Turgay Urgur

11 Ocak 2014 Cumartesi

Deşifre

Başınız göğe erdi mi? Yaklaşık bir ay boyunca herkes sizi konuştu. Yaptığınız işler, sisteminiz, duruşunuz ve daha yüzlercesi konuşuldu. Saatler boyunca televizyon ekranları, tüm gazeteler sizden bahsetti. Hakkınızda türlü türlü teoriler üretildi. Şu ana kadar ki duruşunuz hakkında bir sürü soru gündeme geldi(itiraf ediyorum-yanıtsız bırakmaktaki birlikteliğiniz tek kelimeyle süper). Youtube, facebook, tweeter sizden soruldu. Top trend oldunuz. Günahlarınız sevaplarınız öbür tarafa kalmadan sağır sultana bile duyuruldu. İkiyüzlü olduğunuzu, durmadan değiştiğinizi, birileri için çalıştığınızı söyleyenler oldu. Bir zamanlar kendinize engel olarak gördükleriniz bu duruma ‘hayret’ ettiler. Onlar bile yaptıklarınız karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Tabandan tavana, ülkeden ülkeye bilgileriniz ulaştı. Dedikodunun, yorumun, komplonun alası sayenizde kuruldu. Tıklanma rekoru kırdınız.
Lakin tebrik edilmesi gereken DEĞİŞMEYEN iki şey var: tunçtan egonuz ve hala daha (TÜMDEN) öz-eleştiren olan yoksunluğunuz.  

Turgay Urgur   

www.turgayurgur.blogspot.com

Deşifre


Başınız göğe erdi mi? Yaklaşık bir ay boyunca herkes sizi konuştu. Yaptığınız işler, sisteminiz, duruşunuz ve daha yüzlercesi konuşuldu. Saatler boyunca televizyon ekranları, tüm gazeteler sizden bahsetti. Hakkınızda türlü türlü teoriler üretildi. Şu ana kadar ki duruşunuz hakkında bir sürü soru gündeme geldi(itiraf ediyorum-yanıtsız bırakmaktaki birlikteliğiniz tek kelimeyle süper). Youtube, facebook, tweeter sizden soruldu. Top trend oldunuz. Günahlarınız sevaplarınız öbür tarafa kalmadan sağır sultana bile duyuruldu. İkiyüzlü olduğunuzu, durmadan değiştiğinizi, birileri için çalıştığınızı söyleyenler oldu. Bir zamanlar kendinize engel olarak gördükleriniz bu duruma ‘hayret’ ettiler. Onlar bile yaptıklarınız karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Tabandan tavana, ülkeden ülkeye bilgileriniz ulaştı. Dedikodunun, yorumun, komplonun alası sayenizde kuruldu. Tıklanma rekoru kırdınız.
Lakin tebrik edilmesi gereken DEĞİŞMEYEN iki şey var: tunçtan egonuz ve hala daha (TÜMDEN) öz-eleştiren olan yoksunluğunuz.  

Turgay Urgur   

MEKTUP


Ben yazayım,
Sen oku.
Dalıp dalıp gidişlerimi,
Kendimdem geçişlerimi,
Sessizliğimi,
Yazayım.
Biraz dur, benim için dur.
Acır gibi, üzülür gibi dur.
Oku.

TURGAY URGUR

7 Ocak 2014 Salı

HİÇLİK FELSEFESİ 5


Henüz korkmadın,
Bunlar çocuksu günlerin.
Var olduğunu mu sanıyorsun?
Bunlar yokluk seslerin.

Turgay urgur

HİÇLİK FELSEFESİ 4


Ah bir bilseydin, benim için sen kimsin?
Bilseydin gittiğin yol kimin?
Olmasaydı bile kimsen?
Olurdun kimsem?
Ve ikimizde şimdi sormazdık: ben kimim?
Şimdi anladın mı bu aşkın suçlusu kim?

Turgay Urgur

HİÇLİK FELSEFESİ 3


Duymazsın,
Konuşmazsın,
Beni bilmezsin,
Görmezsin,
Göremezsin,
Anlamazsın,
Yoksun sen,
Yoksun.

TURGAY URGUR

HİÇLİK FELSEFESİ 2


Burda yan,
Orda yan.
Gülerken ağlayan,
Gideni gerçek sanan,
Gelene aldanan,
Yalan dünya,
Yalan.
TURGAY URGUR

HİÇLİK FELSEFESİ

HİÇLİK FELSEFESİ
Bir hayal,
Onlarca mektup,
Yüzlerce şiir,
Binlerce kelime,
Onbinlerce saniye,
Elde var: sıfır.

Turgay Urgur

AL


Her şeyimi aldın,
Nefretimi de al,
Sana bir gün bile harcamak istemiyorum.
Özlem neyse onu da al,
Boşuna hayal kurmak istemiyorum.
Sabrımı da al,
Beklemek istemiyorum.
Acıma hissimi,
Kahrımı,
Derdimi,
Kinimi de al.
Geçmişimi aldın,
Geleceğimi de al.
Bana sadece;
Unutmayı bırak.

 TURGAY URGUR

Hzmt 2

TARAF / TURGAY URGUR

Kimilerine göre ortada durmak en güzelidir. Bu ülke için verdikleri bir şey olmadığı için kaybedecekleri de bir şey yoktur. Mefkûreleri, hülyaları, dertleri, kaygıları yoktur. Dünya batmış, ülke zor durumlara düşmüş umurlarında değildir.
Gözden kaçmayacak miktarlarda kayıt dışı bir para ortalığa saçıldı. Organize bir hizmetin bir mahsulü olduğu gün gibi aşikar. Yeteri kadar beklenilmiş, kimlerin ne yapacağı belirlenmiş ve geriye sadece ‘enter’ tuşuna basmak kalmış. Bu gün yeni iç işleri bakanı Sayın Ala’nın söyledikleri gayet açıklayıcı:106 milyar doları bu ülkede kimden saklayabilirsiniz ki? Birilerine göre çoğu örtbas edilse de herhalde mahkemede birilerini zor durumda bırakacak kadar delil toplanmıştır. Yani güvendiğimiz mahkemeler nihayetinde bir karara varacak. Bundan sonrası sabretmek değil mi? Herkes vicdan sahibidir. Hırsızı, fırsatçıyı, kayıt dışılığı alışkanlık haline getirmiş olanları kimse sevmez ve kimse, kimden olursa olsun cezasız kalmasını istemez.
Lakin; verilmiş sadakamız varmış. Türkiye; Mısır’ın, Libya’nın ve Suriye’nin düşmüş olduğu pozisyona düşürülmek istenildi. Allah aşkına Avrupa ülkelerinin mi? ABD’nin mi? Rusya’nın mı? Çin’nin mi? umurunda oluruz. Ya da İslam ülkeleri zaten bizim gözümüzün içine bakarken onlar mı bize destek olabilir?
İşin can alan, canı incilten noktasına gelirsek: Camianın tavrı. Yazdıkları, konuştukları ve yaptıklarıdır. Böyle bir tavırı yıllarca hem AKP’ye gönül vermişler, hem bu ülkedeki tüm cemaatler, hem Kürtler; tüm vesayetçilerden gördü. Bunun sıkıntısı en ağır şekilde yaşadılar. Cumhuriyet gazetesi ile Zaman gazetesinin aynı frekansta buluşması, Türköne’nin AKP’ye bitiş tarihi vermesi, Gülerce’nin gel-gitleri; vefa mıdır? Kime ve neye hizmettir? Bir zamanlar etliye-sütlüye hiç bulaşmaz iken, herkese mavi boncuk dağıtırken, gerekirse tüm okulları devrederiz teslimiyetini gösterirken; siyasi tercihleriniz hiç gündeme gelmemişti. Yoktunuz, susmuştunuz, temkinliydiniz. Bu ülkenin geleceğine gönül vermiş bu kadar insanın (size burs vermiş, gerektiğinde savunmuş, yanınızda olmuş) hiç mi hatırı yoktu? Yoktu. Çünkü, kullan-at, sil gitsin, unut gitsin camianın içinde olan bir özelliktir.

Camia siyaset hayatındaki ilk tercihinde acemiliğinin kurbanı oldu. Bakalım zamanla bu konuda da ilerleme sağlayabilecekler mi? belli olmaz. Lakin inandırıcılığı, güvenilirliği ve vefası konusunda zihinlerde çok şey belirginleşti.

* * *

İlk ve en popüler adıyla cemaat, Ekrem Bey’in revizyonuyla camia, güncel sürümüyle Hizmet veya felsefik yönüyle Hizmet Hareketi; tavan ve tabanda yıllarca eleştiriden uzak bir yapılanma içinde oldu. Hiçbir zaman farklı bir düşünceye, durum tespitine bünyesinde yer vermedi. Her şey basit bir kurgu içerisinde işletildi. Gelen bilgiyi oku, uygula ve bir sonraki belgeyi bekle. Sistemi eleştirenin veya en iyimser haliyle fikir beyan edenin bile yapıda yeri yoktu.
Peki ne oldu? Eleştiri ve muhakeme kültüründen yoksun binlerce kişi çok hızlı bir şekilde masa başı noktalara geldi. İğneyi kendisine hiç batırmayanlar, çuvaldız konusunda epey bir istekli ve meraklı göründü. İki nedenden dolayı travmatik bir durum oluştu. Cemaat yazarlarındaki şaşkınlığın ve dilemmanın en büyük nedeni budur. Birincisi cemaat önceki benzer durumlarda ya Türkiye’deki diğer meşrepsel yapıların karşısında fikir beyan etti. Ya da kendisini gizlemek ve korumak için susmayı, sessiz kalmayı tercih etti. İkincisi siyasal olaylarda izleyici pozisyonunda kalmayı seçti. İktidarla iyi olmak gizli ve bilinçli bir tercihti. İzle ve gör taktiği cemaatin en önemli dinamiklerindendi. Siyasete müdahale, yargıyı manipüle etmek camianın hiçbir üyesinin aklının ucundan bile geçmezdi. Yolsuzluk iddiaları her siyasal dönemde olmuştur. Ordu, yargı ve bazı diğer partilerin anti demokratik müdahaleleri ülkemizde yeni değildir. Ve cemaatin mevcudiyeti de yeni değildir. Önceden doğruluk, hak perestlik konusunda sessiz mağduru oynayan camia, birden güçlü savcı rolüne bürünmüştür. Bu hızlı karakter değişimi, doğasında bunu barındırmayan hizmet hareketini düşünce manasında adeta duvara toslatmıştır. Hizmet hareketinin gücünün büyük olduğu tartışılmaz lakin bu gücün kullanımında ve kontrolünde zorluk çekilmektedir. Hani toplumda ‘elinin ayarının olmaması’ diye bir tabir vardır yaa.. Hizmet hareketi de potensiyel gücün kinetik enerjiye dönüşmesinde ZAMANlama sıkıntısı çekmektedir. Bir türlü demokratik olamayan ya da yıllarca demokratik olmayı arzulayan kurumlarımız hiç beklenmedik ve ani bir şekilde abileşmiştir.
Cemaat farkında değildir ama şecaat arz ederken sirkatin söylemiştir. Emniyetteki yapılanma, siyaset suflörlüğü, Şükür tarzı popüler siyaset tümden ortaya çıkmıştır.
· * *
Cemaatlerin, meşreplerin siyaset içinde bu kadar arzulu beyanatları Türkiye’deki Diyanet İşleri yoksunluğunu tekrar gündeme getirmiştir.
· * *
Sade vatandaş bütün bu olup bitenlerden rahatsız. Çünkü onlar hep dini yönleri ön planda olan kişi ve kurumlara ister resmi olsunlar ister gayri resmi hep saygı duymuştur. Bütün bu olup bitenler her şeyden önce güvensizlik telkin etmiştir.
· * *
Yıllar sonra ‘keşke hiç olmasaydı’ diyeceğimiz tarzda talihsiz bir vefasızlık örneği yaşadık.
Bu yapılanlar mektupla falan düzeltilecek cinsten olmadı.
Allah birliğimizi ve dirliğimizi bozmasın.

* * *

Yazıldı. Çizildi. Son günlerde belki de son yıllarda Cemaat ve AK partiyi kimse bu kadar konuşmamıştı. “Vay be…” diyenler olduğu gibi sitem edenler de oldu. “Tanıyamamışız” diyenler var. Herkes kendisine bu tartışmada bir yer bulmaya çalıştı. Gündemi anlamak, doğruyu bulmak için kendimizi zorladığımız anlar da oldu. Komplonun alası üretildi. Birçok gazeteci Cemaate önceki dönemlerdeki uygulamalarını da sordu. Yeniden bize hatırlattı.
Örneğin; 28 Şubatta ne kadar doğrucu oldunuz? Mavi Marmarada neredeydiniz? Sizin açılımınız hükümetin açılımından farklı mı? Her hırsızlığa böyle mi yaklaştınız? Önceden de istifa eden Milletvekilleriniz oldu mu? Sorular çok.
Sorular çok olmasına çok ama cevap yok. Açıklama yok. Savunma yok.

sELAM İLE,

TURGAY URGUR

4 Ocak 2014 Cumartesi

Hzmt

Hizmet
İlk ve en popüler adıyla cemaat, Ekrem Bey’in revizyonuyla camia, güncel sürümüyle Hizmet veya felsefik yönüyle Hizmet Hareketi; tavan ve tabanda yıllarca eleştiriden uzak bir yapılanma içinde oldu. Hiçbir zaman farklı bir düşünceye, durum tespitine bünyesinde yer vermedi. Her şey basit bir kurgu içerisinde işletildi. Gelen bilgiyi oku, uygula ve bir sonraki belgeyi bekle. Sistemi eleştirenin veya en iyimser haliyle fikir beyan edenin bile yapıda yeri yoktu.
Peki ne oldu? Eleştiri ve muhakeme kültüründen yoksun binlerce kişi çok hızlı bir şekilde masa başı noktalara geldi.  İğneyi kendisine hiç batırmayanlar, çuvaldız konusunda epey bir istekli ve meraklı göründü. İki nedenden dolayı travmatik bir durum oluştu. Cemaat yazarlarındaki şaşkınlığın ve dilemmanın en büyük nedeni budur. Birincisi cemaat önceki benzer durumlarda ya Türkiye’deki diğer meşrepsel yapıların karşısında fikir beyan etti. Ya da kendisini gizlemek ve korumak için susmayı, sessiz kalmayı tercih etti.  İkincisi siyasal olaylarda izleyici pozisyonunda kalmayı seçti. İktidarla iyi olmak gizli ve bilinçli bir tercihti. İzle ve gör taktiği cemaatin en önemli dinamiklerindendi. Siyasete müdahale, yargıyı manipüle etmek camianın hiçbir üyesinin aklının ucundan bile geçmezdi. Yolsuzluk iddiaları her siyasal dönemde olmuştur. Ordu, yargı ve bazı diğer partilerin anti demokratik müdahaleleri ülkemizde yeni değildir. Ve cemaatin mevcudiyeti de yeni değildir. Önceden doğruluk, hak perestlik konusunda sessiz mağduru oynayan camia, birden güçlü savcı rolüne bürünmüştür. Bu hızlı karakter değişimi, doğasında bunu barındırmayan hizmet hareketini düşünce manasında adeta duvara toslatmıştır. Hizmet hareketinin gücünün büyük olduğu tartışılmaz lakin bu gücün kullanımında ve kontrolünde zorluk çekilmektedir. Hani toplumda ‘elinin ayarının olmaması’ diye bir tabir vardır yaa.. Hizmet hareketi de potensiyel gücün kinetik enerjiye dönüşmesinde ZAMANlama sıkıntısı çekmektedir. Bir türlü demokratik olamayan ya da yıllarca demokratik olmayı arzulayan kurumlarımız hiç beklenmedik ve ani bir şekilde abileşmiştir.
Cemaat farkında değildir ama şecaat arz ederken sirkatin söylemiştir. Emniyetteki yapılanma, siyaset suflörlüğü, Şükür tarzı popüler siyaset tümden ortaya çıkmıştır.
·             *       * 
Cemaatlerin, meşreplerin siyaset içinde bu kadar arzulu beyanatları Türkiye’deki Diyanet İşleri yoksunluğunu tekrar gündeme getirmiştir.
·            *       * 
Sade vatandaş bütün bu olup bitenlerden rahatsız. Çünkü onlar hep dini yönleri ön planda olan kişi ve kurumlara ister resmi olsunlar ister gayri resmi hep saygı duymuştur. Bütün bu olup bitenler her şeyden önce güvensizlik telkin etmiştir.
·           *      *
Yıllar sonra ‘keşke hiç olmasaydı’ diyeceğimiz tarzda talihsiz bir vefasızlık örneği yaşadık.
Bu yapılanlar mektupla falan düzeltilecek cinsten olmadı.
Allah birliğimizi ve dirliğimizi bozmasın.

Turgay Urgur          

2 Ocak 2014 Perşembe

Gündem

Yazıldı. Çizildi. Son günlerde belki de son yıllarda Cemaat ve AK partiyi kimse bu kadar konuşmamıştı. “Vay be…” diyenler olduğu gibi sitem edenler de oldu. “Tanıyamamışız” diyenler var. Herkes kendisine bu tartışmada bir yer bulmaya çalıştı. Gündemi anlamak, doğruyu bulmak için kendimizi zorladığımız anlar da oldu. Komplonun alası üretildi. Birçok gazeteci Cemaate önceki dönemlerdeki uygulamalarını da sordu. Yeniden bize hatırlattı.
 Örneğin; 28 Şubatta ne kadar doğrucu oldunuz? Mavi Marmarada  neredeydiniz? Sizin açılımınız hükümetin açılımından farklı mı? Her hırsızlığa böyle mi yaklaştınız? Önceden de istifa eden Milletvekilleriniz oldu mu? Sorular çok.
Sorular çok olmasına çok ama cevap yok. Açıklama yok. Savunma yok.

Turgay Urgur   

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...