18 Şubat 2016 Perşembe

BU VEBAL KİMİN? (5-SON)


Asrın mütefekkiri; ‘zaman değişmiş, asır başkalaşmış.’ diyor. Ben de bu güzel tespite ‘insan değişmiş’ diyerek ekleme yapmak istiyorum.

Bir zamanlar birçok kavmin helakına neden olan farklı günahların hepsini birden yaşıyor olduk. Pişmanlıksız, utançsız ve şuursuz olarak hayat ve günah iç içe sarmal devam ediyor.

5 seriden oluşan bu yazıda, vebalin sahibini aramaya çalıştım. Cevabını aynada gördüm.

Bu coğrafyada, bu güzelim ülkede yaşamakta olduğumuz ne tür olumsuzluk varsa sorumlusu öncelikli olarak kendimiziz. Biziz. Yani benliğini kırmak isteyen herkes.

Bugün hepimiz ruhsal buhranlar içinde sıkışıp kaldıysak, hayatın tadını alamıyorsak ve farkında olmadan bir şehir eşkıyasının üstünde patlatacağı bombaların yanında duruyorsak bu vebal bizim.

Zamanla yarışaraktan sağa, sola koşturuyoruz. Oysa zamanı yenen olmadı. Hayatın ardını görenler bize hep aslında dinginliği, sakinliği ve sabrı tavsiye etti. Ortalama kişi başı 60 senelik bir hayat için paniğe hiç gerek yok.

Sabah geç kalkarak, gereksiz işlere kafa yorarak zamana taş attığımızı sanıyoruz. En büyük sorunlarımızın başında zamanın emrinden çıkmak geliyor. O bizi yener. Onun henüz yenmediği yok. 

Bir evle, bir arabayla, bir çeşit yemekle, bir işle ve her cinsten birle yetinmeyi bir türlü öğrenmedik. Bizi mutsuz edenlerin başından bu BİRSİZLİK geliyor.

Asıl mesele, büyük dava ise bugün ülkemizin muhtelif bölgelerinden gelen şehit haberleri ve terör saldırılarıdır. Müslüman ülkelerdeki insan katliamlarıdır. Çocukların ölümüdür. Masumların yurtlarını terk etmesidir.

Şimdilik onlar biz değiliz, ben değilim, eşim ve çocuğum değil. Ama bunun kararan kalplerimiz, iflas eden düşüncelerimiz ve by-pass ettiğimiz vicdanlarımız için neden olmaması gerekiyor.

Müslümanlara karşı sinsi ve çok büyük bir savaş yürütülüyor. Hristiyan patrikleri geçenlerde yıllar sonra bir araya geldi. Bu birliktelik aslında tüm Müslümanlara net bir mesajdı. Birleşmiş Milletlerin tavrının zaten farklı olmasını bekleyemeyiz. Karakterinin gereğini yapıyor.

Ve dün itibariyle Ankara’da bombalı saldırı gerçekleşti.

Bu son anlattıklarım malumun ilanından başka bir şey değil.

Benim ben de aradığım ise; böyle bir zamanda kalbimizin, vicdanımızın duruşudur. Yüce Allah’a yakarıştaki tembelliğimiz. Hiçbir şey olmuyormuş gibi davranma isteğimiz. Devam eden harcama merakımız, içtimai hayattaki ucuz uğraşlarımızdır. Eğer vatanından, evinden, anasından, babasından ayrıştırılan biz değilsek; bir an önce bunun şükrünü bulmalı, anlamalı ve uygulamalıyız.

Yani…  biz.

Yani hepimiz.

Mefkureden, aksiyondan ve hakkımız olan her türlü tepkiden uzak ve steril şekilde emekliliğimizi bekliyoruz. Müslüman Türkler olarak bu biz olamayız.

Tüm bu yaşadıklarımıza; partilerin, toplulukların veya kurumların tuttuğu çerçeveden bakma alışkanlığımızı terk etmeliyiz. Yarın bize mesuliyetimiz sorulduğunda, ben falanca düşünceye mensuptum demenin hiçbir anlamı yoktur. İlahi kurallar aracı kabul etmiyor. Bizleri doğrudan muhatap alıyor.

Allah hepimizi bir an önce kendisine layık kul, Peygamberimize layık ümmet eylesin.      


Allah’tan şehitlerimize rahmet, kalanlara sabır ve bizlere de şuur diliyorum.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANAHTAR GENÇLERİMİZDE

       Gençler, öğrencilerimiz, çocuklarımız şüphesiz hepimiz için en büyük değere sahip. Şehirlerimizi, sokaklarımızı, çarşılarımızı, okull...